Psikolog Eren Boz konu hakkında bilgiler verdi.
Psikolojik iyi oluş, bireyin psikolojik, duygusal ve sosyal düzeyde iyi hissetmesi ve bununla birlikte kendisiyle ve çevresiyle olan ilişkilerinde uyumlu bir dengeye sahip olması, zorluklarla başa çıkma kapasitesine sahip olmasıdır. Dolayısıyla psikolojik iyi oluş yalnızca depresyon, kaygı gibi ’hastalıklara’ sahip olmaması değil, bireyin yaşam kalitesinin yüksek olması anlamına da gelir.
Bu kavram, psikoloji alanında yeni mezun bir psikolog olarak beni oldukça heyecanlandıran bir konu çünkü bu sadece teorik bir bilgi değil, aynı zamanda insanların yaşamlarını da daha tatmin edici kılacak bir süreç. Son yıllarda bu kavram daha fazla insanın ilgisini çekmeye başladı. Terapistler için de bu, üzerinde durulması ve derinlemesine düşünülmesi gereken bir konu. Mesleğe adım attığım ilk zamanlar bu kavramın bana ne kadar uzak, ne kadar ulaşılmaz olduğunu düşündüğüm çok zaman oldu. Ama sonra fark ettim ki tam olarak da bu, psikolojik iyi oluşun en önemli noktalarından. Çünkü bu bir yolculuk, bir süreç. Bunu anlamak, insanı hem rahatlatıyor hem de harekete geçirmeye teşvik ediyor. Psikolojik iyi oluş kavramını ilk duyduğumda, bir hedef gibi düşündüm. ‘Hedefe ulaşınca her şey yolunda olacak’ gibi. Hatta zaman zaman hala bu yanılgıya istemsizce düştüğüm de oluyor. Ama işin aslı daha karmaşık. Aslında bir noktaya varmak değil, o noktaya giderken yaşadığımız yolculukla alakalı.
Birçok psikolog, bunu birkaç boyutla tanımlıyor. Bunlardan biri olan duygusal iyi oluşa bakacak olursak; bu basitçe mutlu olma hali değil, daha çok duygusal dengeyle alakalı bir durum. Mutluluğun geçici olduğunu, herkesin zaman zaman zorlandığını kabul ettiğimiz takdirde, bu dengenin ne kadar önemli ve kıymetli olduğunu anlıyoruz. Mesela, bir birey kaygı ile baş etmeyi öğrendiğinde, bu onun psikolojik iyi oluşunu arttırabilir. Huzursuzluk ve endişenin olduğu zamanlarda bile, kişi kendini kontrol edebilmeyi, olumsuz duygularını yönetmeyi başarır. Bu bence iyi oluşun temel taşlarından biri. Sonra, kendi potansiyelimizi gerçekleştirme düşüncesi geliyor. Bir anlamda, birey kendi içsel kaynaklarını keşfederken, hayatına anlam katar. Bu her birey için değişkenlik gösterebilir.
Bazı insanlar iş yerindeki başarılarını bir anlam bulma yolu olarak kabul ederken, diğerleri sanatsal aktivitelere, veya diğer bireyler ile olan ilişkilerine odaklanıyor. Yani bu, kişisel potansiyelin en verimli şekilde kullanılmasıyla alakalı bir durumdur. Kendi yaşamımdan örnek verecek olursam; üniversiteyi bitirirken en çok neyi yapmak istediğimi kendime sorduğumda cevaplarım genellikle şu şekilde oluyordu: İnsanları daha iyi anlayabilmek ve onları daha sağlıklı bir biçimde yönlendirebilmek. Peki her birey iyi oluşunu nasıl geliştirebilir veya geliştirmek mümkün müdür? Elbette ki mümkündür. Bireyin psikolojik iyi oluşu geliştirebilmesi aslında bir bakıma hem içsel hem de dışsal faktörlere bağlıdır. İçsel faktörlerden kastım kişinin kendine olan güveni, kendiyle ilgili tutumları veya duygusal zekası iken dışsal faktörler ise adından anlaşılabileceği gibi bireyin yaşadığı çevre, içinde bulunduğu toplumla ilgilidir. Kendini iyi tanıyan, zorlukların üstesinden gelmede başarılı olan bir birey psikolojik açıdan daha güçlü düşünülebilir. Fakat stresli bir işte çalışan ya da aile yaşantısı zayıf veya problemli olan biri ise psikolojik iyi oluşunu tamamlamada zorluklar yaşayabilir.
Psikolog Eren Boz,''Bu kavram, bize yalnızca ‘iyi ol’, ‘mutlu ol' demiyor, daha derin ve anlamlı bir şey vaat ediyor: Önce kendini tanı, kendini geliştir, zorluklarla yüzleş ve sağlıklı ilişkiler kur. Bu tamamen sabır ve farkındalık gerektiren bir süreç.''dedi.