1. Uzun süre gürültülü ortamda bulunmak: Gürültülü ortamlar, yüksek sesle müzik dinlemek, ani ve şiddetli sesler iç kulak yapılarını geri dönüşümsüz olarak bozabilmektedir. Kulaklıkla müzik dinlerken sesin 80-90 desibeli aşmaması ve iki saati geçmemesi önerilmektedir.
2. Hareketsizlik ya da aşırı egzersiz yapmak: Düzenli egzersiz yapmak sağlığımızı birçok açıdan olumlu yönde etkiler. Kalp damar hastalıkları, diyabet ve kanser riski azalır. Haftada en az 150 dakika kalp hızını artıracak yürüyüş, bisiklete binmek gibi aerobik egzersizler haftada 1-2 gün de kişiye uygun ağırlık kaldırma hareketleri önerilmektedir. Ancak aşırı egzersiz yapıldığında istenmeyen etkiler de ortaya çıkabilir. Kas ve eklemlerde zorlanma ve yıpranma, hormon dengesizliği, bağışıklık sisteminde zayıflama uzun süre ağır egzersiz sonrası görülebilen durumlardır.
3. Uzun süredir kullanılan ilaçların aniden kesilmesi: Kronik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların birdenbire bırakılması vücudumuzda ani tepkilere yol açabilir. Özellikle hipertansiyon, kalp hastalıkları ve nörolojik hastalıkların tedavisinde verilen ilaçların aniden kesilmesinin ciddi sonuçları olabilir.
4. Vitamin ve destek ürünlerinin kontrolsüz kullanımı: Son yıllarda sayıları gittikçe artan destek ürünlerinin uzun süre ve doktor kontrolü olmadan kullanımı istenilen etkinin tam tersini yapabilir. Vitamin ve minerallerin vücudumuzda birikim özelliğini dikkate almadan yüksek dozda ve uzun süre kullanılması kaş yapayım derken göz çıkarmaya sebep olabilir. En iyisi, bu tür ürünleri almadan önce doktorunuzla görüşüp gerekli tetkiklerin yapılması, ihtiyacınıza uygun desteklerin kullandığınız diğer ilaçlarla etkileşimini de gözeterek verilmesidir.
5. Yeteri kadar uyumamak: Bazen iş ve sosyal hayat uğruna uykumuza yeteri kadar zaman ayıramayabiliyoruz. Ancak, uyku mental ve fiziksel sağlığımız için çok önemli. Uyku yetersizliğinde bağlı halsizlik, anksiyete, dikkat bozukluğu, depresyon daha sık görülür, bağışıklık azalacağı için enfeksiyonlara yatkınlık artar. Ayrıca, fiziksel stresin de artması ile hipertansiyon, kalp hastalıkları ve diyabet gibi hastalıkların kontrolü de zorlaşmaktadır.
6. Az su içmek: Vücudumuzun yaklaşık ⅔ ü sudan oluşmaktadır. Bu durum bile suyun organizma için ne kadar önemli olduğunu gösterir. Böbreklerimizin toksik maddeleri kandan uzaklaştırabilmesi başta olmak üzere tüm hayati işlevler için su gereklidir. Gerekli olan günlük su miktarını kişinin fiziksel özellikleri, mevsim, ortam sıcaklığı gibi faktörler belirlerse de ortalama olarak 1,5-2,5 litredir.
7. Kısa sürede fazla alkol tüketimi: Tatil, kutlama ve partilerde kısa bir zaman dilimi içerisinde fazla alkol alınması sindirim sistemimizin zarar görmesine, mide kanamalarına, karaciğer hasarına hatta alınan miktara bağlı olarak alkol komasına sebep olabilir.
8. Aşırı temizlik ürünü kullanımı: Ev temizliğinde kullanılan kimyasal maddeler de akciğer ve cilt sağlığımız için tehdit oluşturabilmektedir. Bu maddelerin fazla kullanıldığı ortamlardaki havanın solunması akciğer fonksiyonlarında azalmaya yol açtığı gösterilmiştir. Özellikle sprey şeklindeki kullanılan ürünlerde bu daha belirgin olmaktadır. Bunun için çeşitli kimyasal maddeler kullanılarak yapılan temizlik sırasında ortamın havalandırmasına dikkat edilmeli ya da toksik etkisi olmayan doğal ürünler tercih edilmelidir.
9. Güneşte uzun süre kalmak: Ozon tabakasının zarara görmesi ile güneşin ultraviyole ışınlarının zararlı etkileri arttığı bilinmektedir. Koruyucu kullanmadan uzun süre güneşe maruz kalmak cildin erken yaşlanmasına, cilt kanserlerine davetiye çıkarmak anlamına geliyor. Bunun yanında, özellik hipertansiyon hastalarında ani tansiyon yükselmeleri ve beyin kanaması riski de daha fazla olmaktadır.
10. Uzun süre hareketsiz kalmak: Masa başında uzun süre hareketsiz kalmak omurgamıza binen yükü arttırmaktadır. Çünkü ayakta durma ve uzanmaya oranla oturma esnasında omurgaya binen basınç daha yüksektir. Bunun sonucunda boyun, sırt ve bel ağrıları kaçınılmaz hale gelir. Ayrıca toplardamardaki dolaşımın da zorlanması ile kronik venöz yetmezlik, varis oluşma riski de artmaktadır. Bunun için, hareketsiz geçen zamanın bir saati geçmemesine dikkat edilmeli.
11. Uyumadan önce yemek yemek: Gece yatmaya yakın dolu bir mide sindirimi güçleştirir, . reflüye yol açar. Alınan kaloriler harcanamayacağı için yağ olarak depolanma yoluna girer. Tansiyon yüksekliği ve kalp hastalığı olanların şikayetlerinin arttırır.
12. Ağır çanta taşımak: Uzun süre ağır ve tek taraflı taşınan çantalar boyun, omuz ve bel ağrılarına yol açmaktadır.
13. Tuz tüketimine dikkat etmemek: Önerilen günlük tuz tüketimi günde 5 gramdır. Ülkemizde bu miktarın 15 gramı bulduğu gösterilmiştir. Fazla tuz alımı ödem oluşumuna yol açar, tansiyonu yükseltir, kalp-damar hastalıklarının ortaya çıkmasını kolaylaştırır, böbrek fonksiyonlarına zarar verir. İdrarla kalsiyum atılmasını arttırarak böbrek taşı oluşumunu arttırır, kemik erimesine zemin hazırlar.
14. İşlenmiş gıdaları fazla tüketmek: Katkı maddeleri ve koruyucularla dolu olan işlenmiş gıdalar kronik inflamasyonu arttırıp, diyabet, hipertansiyon, obezite, kalp hastalıkları ve kansere kadar birçok sağlık sorununa yol açabilmektedir. Şarküteri ürünleri, hazır yiyecekler, tuzlu-tatlı atıştırmalıklar ve unlu mamuller, konserveler örnek olarak gösterilebilir. Bu ürünler kalori, sodyum ve şeker bakımından yüksek olmakla kalmaz, aynı zamanda ekstra içerikler ve kimyasallarla da içerir.
15. Bilinçsiz klima kullanımı: Yaz aylarının başlamasıyla klima kullanımı artmakta. Sıcakta gevşeyen kaslarımızın aniden ve uzun süre soğuk ortamda kalması, yaygın kas ağrılarına ve kas tutulmalarına yol açıyor. Ani ısı değişimi ile vücut direnci olumsuz etkilemekte viral enfeksiyonların sıklığı artmaktadır. Klima filtrelerinin temizlenmeden kullanılması ile küf, mantar ve diğer allerjenlerin solunum yollarını etkilemesi açınılmazdır. Temizlenmeyen klimalarda bulunabilen “Legionella pneumophila” bakterisi akciğer enfeksiyonlarına yol açmaktadır.
16. Bilinçsiz mantar tüketimi: Özellikle bahar aylarında doğadan toplanan mantarların tüketimi karaciğer yetmezliğine neden olabilmektedir. Zehirli mantarın tek bir tanesi bile kişiyi karaciğer yetmezliğine, ağır karaciğer komasına ve tedavi edilmediğinde ölüme götürebilmektedir. Mantar tüketildikten sonra mide bulantısı, kusma, ishal, ateş, giderek artan şuur kaybı gibi ilk birkaç gün içerisinde gelişebilen belirtiler görülmektedir. Bu dönemde müdahale edilmesi hayati önem taşımaktadır.
17. Bitkisel ürünleri bilinçsizce kullanmak: İnsanlar birçok hastalığın tedavisi için bitkisel ürünlere yönelebilmektedir. Ancak bilinçsizce kullanılan bitkisel ürünler başta böbrek olmak üzere sağlığı ciddi şekilde tehdit edebilmektedir. Ayrıca böbrek tedavisi gören hastaların kullandığı bazı ilaçlar da bitkisel ürünlerle etkileşime girerek olumsuz anlamda sonuçlara yol açabilmektedir.