Bu sayımızda, uzun ve başarılı bir akademik kariyerden sonra Ladin Psikolojiyi kurarak, çocuk, genç ve yetişkinlere psikoterapi hizmeti veren Psikolog Melike Köseoğlu ile röportaj gerçekleştirdik.
Kendinizden bahseder misiniz?
Elbette, psikoloğum ve meslek hayatımın 10.yılı. Bu yıl kurucusu olduğum Ladin Psikoloji ’de çocuk genç ve yetişkinlere psikoterapi hizmeti veriyorum.
Oyun terapistiyim, zekâ testleri uzmanıyım, EMDR terapistiyim yani çocuk ve yetişkinde travma odaklı çalışıyorum diyebiliriz.
Bu mesleği seçme öykünüzden bahseder misiniz?
Benim için özel bir öykü. Sevdiğim bir arkadaşımın psikolog annesinin bana psikoloji kitapları hediye etmesi ile başladı. Sonrasında birilerini anlamayı, destek olmayı sevmenin bunu tercih etmenin kalbimdeki özel yerini fark ettim. Bir işe uygun olduğunuzu düşünmek, o iş için heyecan duymak, küçük yaşlardan hayalini kurmak sanırım o işi tutkulu kılıyor.
Kariyer sürecinizden bahseder misiniz?
Üniversiteden mezun olduktan sonra İstanbul’da çalışmaya başladım. O dönemde bir zincir okulun İstanbul kampüslerinin PDR zümre başkanlığını yaptım. Okullarla birlikte her zaman terapist kimliğimi de geliştirmeye devam ettim. İstanbul’da 2 farklı danışmanlık merkezinde psikolog olarak danışan kabul ettim. Ardından yeniden Gaziantep. Buradaki sürecim çok sevdiğim Özel Sanko Okulları ile başladı. Anasınıfı psikoloğu olarak görev yaptım ve ardından anasınıfı yöneticisi olarak çalıştım. Şimdi de hayalimi gerçekleştirmek için Ladin Psikolojideyim. Terapist kimliğini güçlendirmek çok uzun süren ve çok emekli bir yolculuk.
Psikoterapi eğitimleri, süpervizyon süreci, kendi terapinizden geçmiş olmak gibi uzun soluklu bir yolculuk. 10 yıllık meslek hayatım boyunca bu uzun soluklu yolculuk için çaba sarf ettim. İyi bir psikolog olmak için bu çabanın yaşam boyu devam etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Öncelikle Ladin psikoloji hayırlı olsun. Kliniğinizde hangi yaş grubuna hizmet veriyorsunuz?
Çocuk, genç ve yetişkin grubu ile çalışıyorum. Açıkçası erken çocukluk döneminden geriatri grubu dahil olmak üzere her yaş grubu ile ve ailelerle çalışıyorum.
Belli konularda sıkıntısı olan çocuklar ya da ebeveynler size geldiğinde süreç nasıl ilerliyor?
Her zaman önce ebeveyn. Çocukla çalışırken gelişim öyküsü almak, aileyi tanımak, travma öyküsü almak gibi önemli kriterler var bu sebeple önce ailelerle görüşüyorum. Kimi zaman ebeveynle çalışmaya başlamak istediğim hatta çocuktan önce yetişkin terapisine başladığımız zamanlar oluyor. Aile görüşmesinden sonra ben nasıl çalışacağıma karar veriyorum, oyun terapisi uygulamak, EMDR’la başlamak, kabul ve adanmışlık terapisi uygulamak gibi. Bazen de terapi yöntemleri iç içe çalışılır, bunun için danışanı tüm yönüyle tanımak ilk adım. Çocukla terapi sürecinde aile her zaman iletişimde kaldığım, sık görüştüğüm ve desteklediğim kişiler oluyor.
Şu sıralar size gelen çocuk ve ebeveynlerde en sık karşılaştığınız problemler nelerdir?
Maalesef 11 ilimizde yaşanan deprem nedeniyle uzun bir süredir Gaziantep ve çevre illerdeki deprem travması, yas ve kaygı bozuklukları ile yoğun olarak çalışıyorum. Beraberinde çocuk ve yetişkinde travma odaklı çalıştığım için olumsuz çocukluk deneyimleri ve travmatik deneyimler sık çalıştığım konular. Çocuk ve genç danışanlarımla; okula uyum sorunları, sınav kaygısı, aile içi iletişim sorunları, akran ilişkileri ve zorlukları, çocukluk çağı travmaları, bağlanma sorunları, kaygı bozuklukları gibi konularda psikoterapi hizmeti veriyorum.
Tabi yetişkinlerle de kaygı bozuklukları, depresif duygu durum, travma sonrası stres bozukluğu, yas, boşanma gibi çeşitli konularda destek veriyorum.
Çocuklar için oyun ve oyuncaklar hayatlarının vazgeçilmez bir parçası. Oyunu bu derece önemli kılan nedir?
Çok sevdiğim bir soru. Oyunla iyileşiriz… Çocuklar oyunla öğrenir, oyunla kendini ifade eder ve oyunla iyileşir. Bir yetişkin için bile şu an ne hissettiğini anlatmak ve hatta anlamak bu kadar zorken 4-5 yaşındaki bir çocuk için duygularını ifade etmek, yaralarını anlatmak hiç kolay değildir hatta zaten bilişsel olarak mümkün de değildir. Çocuklar oyun yoluyla kendini ifade eder. Bu her zaman evde oyun oynayan bir çocuğun bir şey anlatmaya çalıştığını göstermez elbette ancak oyun oynamak tüm gelişim basamaklarını destekler. Yaratıcı düşünme becerisini, küçük kas becerilerini, dikkat becerilerini ve sosyal duygusal gelişimini.
Bu sebeple bir evde her ne yaşanıyorsa oyun varsa, kahkahalar varsa, çocuk ebeveyni ile oyun yoluyla ilişki kurabiliyorsa iyileşmek ve onarmak da mümkün olur. Ebeveynler için oyun oynamak her zaman kolay gelmiyor ancak bunun bir kas olduğunu düşünün, oynarken keyif alın, onun gözlerinin içindeki neşeyi görün.
Son yıllarda çocukların eski zamanlara göre teknolojik aletlere (Tv,İpad,telefon) kullanımında ciddi derecede artış var bunun sebebi? Ebeveynler nasıl önlemler alabilir?
Ben bu konuya biraz günümüzün gerçeği ile bakmak gerektiğini düşünüyorum. Normalin ne olduğunu belki de yeniden gözden geçirmeliyiz. Bundan 5-10 yıl öncesi ile bile kıyasladığımızda teknolojik gelişmeler, dijital oyunlar ve sosyal medyanın etkisi ve etki alanı hayatımızda bu kadar artmışken çocuklardan 5-10 yıl öncenin normlarına uygun şekilde teknolojiden uzak durmalarını beklemek çok doğru değil.
Burada her çocuğu kendi içinde değerlendirmek en doğru yaklaşım. Yani genel geçer teknoloji süreleri vermek de doğru değil, tamamen kontrolsüz bir serbestlikte. Çocuğun gelişimsel açıdan zorluğu varsa teknolojiyi minimumda tutmak gerekebilir. 0-3 yaş gibi kritik bir dönemde gelişimi engelleyecek, uyaran eksikliğine neden olacak bir teknoloji yoğunluğu çocuğun hayatında olmamalıdır.
Çocuk sınav yılına hazırlanıyorsa performansını düşürmeyecek bir noktaya getirme çabası içinde olunabilir. Ancak bunlar olurken dijital hayatın şu an hayatın ta kendisi olmaya döndüğünü unutmamak da gerekli. Çocuk ve gençlerin akran ilişkilerinin bir parçası olduğu, birlikte oyun oynadıkları da unutulmamalı.
Özetleyecek olursam; çocuğun gelişimi, yaşı, izlediği veya oynadığı içeriklerin riski ya da uygunluğu gibi çok değişkenli bir konu ve her zaman olduğu gibi her aile ve her çocuk için ayrıca değerlendirilip planlanması gereken bir duru.
6 Şubat 2023 depreminin çocuk ve yetişkinlerde bıraktığı izlerden biraz bahseder misiniz?
Şubat yaklaşıyor… o günden beri her mevsim, her ay başka bir yas vardı kalbimizde… Çok sevdiklerimizin de hiç tanımadıklarımızın da yasını tuttuk… Her şey hala çok zor. Havaların soğuması, yağmur, kar gibi o günlerde var olan uyaranlar şu an çok yoğun tetikleyici olabilir. Bu sebeple birkaç ay önce daha iyi hissederken şu an yeniden endişe hali artmış olabilir.
Özellikle çocuklar duygu ve düşüncelerini bir yetişkin gibi paylaşamadığı için şu an genellenmiş bir korku yaşayabilir. Ani gelişen okula gitmekte isteksizlikler, ebeveynden ayrışamama, uyku sorunları, gece korkuları, yağmur ya da doğa olaylarından korkmak en sık semptomlardan.
Depremle birlikte yaşadığımız travmatik olayı herkes farklı şekilde deneyimledi. Birini kaybetmek, evini kaybetmek ya da yeniden olacağından endişelenmek ya da sadece korkmak hiç fark etmez herkesin kalbinde ayrı bir yerden zor. Bu sebeple eğer devam eden kaygı varsa, uyku bozuklukları görülüyorsa, zaman zaman rahatsız eden görüntüler zihne geliyorsa deprem hala yakın dönemli bir travma ve çalışarak bu rahatsızlığın azalması mümkün. Önemli olan bu durumdan kaçınmadan, ertelemeden destek isteyebilmek aksi halde ilerleyen dönemlerde daha stres odaklı bir kaygıya dönüşme ihtimali olabilir.
Son olarak, dergimiz aracılığıyla paylaşmak istediğiniz mesaj nedir?
Hissetmeye ve anlatmaya çalıştığım şekliyle; zor günler her zaman var, bazen ise her şey daha zor daha karmaşık olabilir… Belirsizliğin içinde yaşamla kalmaya, yaşamda iyi hissetmeye çalışıyoruz ama her şeyi onarmak mümkün… Hiç geçmediği olmadı…