Antep Harbi Kurmay bir savaştır.
1.Dünya harbine Almanlarla ortak girdik.Almanya yenildi biz zaten İngiliz,Rus,İtalyan ,Yunan,Sırp ve Bulgarlara karşı devam eden savaşlardan dolayı için bitap düşmüştük.
Ortağımız Almanya da yenilince biz de yenik sayıldık
Netice; İtalyan,Yunan, ve İngiliz Mondros mütarekesinin icabı memleketi işgal ettiler ve bölüşmeye başladılar.
Anteb’e önce İngilizler geldi.(17 Aralık 1918) Baktılar tat yok.Burada petrol filan da yok.Adamlar da yumuşak başlı değil.Anteb’i Fransızlara devredip petrol bölgesi olan Musul – Kerküke gittiler ( 30 Ekim 1919)
Harpten sonra da oralarda 5 yıl kadar kalıp (1926 -1930), alışık oldukları sömürgeciliğe devam ettiler.
Fransızlar İngilizler kadar sinsi değil biraz daha fevri davrandılar ve Antebe “teslim olun yoksa yakarız yıkarız dediler“ amma bunun cevabını kötü aldılar.
Ekim 1918 de Mondros Mütarekesi gereği terhis edilen Osmanlı Ordusundaki Antepli asker subaylar memleketlerine dönmüşlerdi.Faransızlara karşı direnmeye başlamışlardı ama bu dağınık durumu askeri bir disiplin ,sevk ve idare etmesi lazımdı.
Mustafa Kemal Paşa Mart 1919 da yaveri olan Yüzbaşı Kılıç Ali yi (Süleyman Asaf Emrullah) harbi sevk ve idare etmesi inin Antebe görevlendirdi.Kılıç Ali Paşa yüzbaşı olan Kilisli Aslan Beyi de yanına alarak sivil halkı düzenli bir ordu gibi tertipledi ve askeri bir disiplinle yönetti.
Kılıç Ali Mustafa Kemal Paşanın talimatıyla açılan ilk mecliste Antep Milletvekili olarak Ankaraya gidince yerine yine Mustafa Kemalin talimatıyla Ali Şefik Özdemir bey görevi devraldı ve harbin sonuna kadar vazifesine devam etti.Özdemir bey harpten sonra da değişik görevlerde bulundu ama Antebi o kadar çok benimsemişti ki Antebe yerleşti ve burada vefat etti.
Tamam Atatürk kurmayları ile Antep Harbine özel bir önem verdi ve günlük olarak Antep Cephesinden bilgi aldı ve talimat verdi.
Bu çok önemliydi ama daha da önemlisi bu kurmayların yönettiği vatan sevgisiyle dolu Antep ahalisi idi.
Sevk ve talimat tamam.Cephane yok ,silah yok en önemlisi yiyecek yok.Aç bilaç gece gündüz harp eden.Yerli ve yabancı düşmana karşı ,zamanın en ileri harp silahlarına düzgün giyimli karnı tok ermeni ve Fransız askerine karşı ölürmüyüm kalırmıyım hesabı yapmadan savaşan yiğitler bu harbi kazandı.
Antep harbi 11 ay derler .Bu hesap yanlış.Antep G-Harbi yaklaşık 3 senedir.17 Aralık 1918 de İngilizler geldiler 29 Ekim 1919 da hiç boşluk vermeden Fransızlara devrettiler.8 Şubat 1921 de sukut dönemine girildi ve 25 Aralık 1921 de Fransızlar Ermenilerle birlikte çekildiler.
Antepliler bu savaşı açlığa yokluğa karşı da verdiler.Vatan aşkıyla kazandılar.
Öyle ki elimizdeki silahların çoğu şahsi silahlardı .Bize bir yerden silah mühimmat filan da gelmedi.Çoğumuz kendi çabamızla silah aldı.
Burada Azap Osman’ı da anlatırsak mesele daha iyi anlaşılır.
İşgal zamanı…Tüfekçi Yusuf’un yanına bir gün azap Osman isminde fakir bir adam gelir…
“Selamun Aleyküm”“Bak Yusuf usta ben bu Ermeni ile,Fransız ile olan mücadeleye katılmak istiyorum.İyi bir avcıyım ama silahım yok, barutum yok, kurşunum yok!Neyle savaşacağım?Bana bir akıl ver.' Der.
Tüfekçi Yusuf hiçbir şey diyemez…Azap Osman tüfekçi Yusuf’un gözlerindeki çaresiz bakışları görünce başka bir şey demeden çıkıp gider.Kimsede para yoktur ki yardım edilsin.Halk sadece düşmanla değil;açlık ve fakirlikle de amansızca mücadele etmektedir….
Tüfekçi Yusuf o günler için “içim gitti ama elimden bir şey gelmedi.” der.
Aradan biraz zaman geçer…
Bir gün azap Osman elinde bir tüfekle çıka gelir.Tüfekçi Yusuf şaşırır…'Osman ağa nereden buldun bu tüfeği?' diye sorar…
Azap Osman iç çeker ve anlatmaya başlar…
'6 yaşında bir kızım vardı ağa…Elinden tuttum,Halep'e götürdüm.Bir Arap'ın evine 5 altın karşılığı evlatlık verdim.O beş altınla da bu tüfeği aldım.Fakat mermi,barut için param kalmadı.Söyle Yusuf usta ben ne yapayım?'
Tüfekçi yusuf duyduklarına inanamaz ,gözleri bir anlığına kararır hiç bir şeyi göremez.
Daha sonra hatıralarında bu fedakar baba için şöyle der : “Bir avuç vatan toprağı için canının canı biricik evladından vazgeçmişti..Ya rabbim!Bu nasıl bir vatan sevgisiydi?” “Orada bulunan tüm kurşun ve barutu verdim gitti, işgal bitinceye kadar bir daha gözükmedi.Fransız’la,Ermeni’lerle çatışmış.Bir ara yaralanmış,uzunca bir süre ölüm döşeğinde yatmış,fakat öldürmeyen Allah öldürmez,o da ölmemiş.
İşte Antep böyle harpetti,böyle direndi,böyle kurtuldu.
Allah memleketimize bir daha harp yüzü göstermesin.Bizler de bu olayları çoluk çocuğumuza anlatarak yaşananları anlatalım onların Vatan sevgisini diri tutalım.
Asım Mıhcıoğlu
Aralık 2016 Gaziantep