Enflasyon Muhasebesi ticari ve mali hayatımızı derinden etkileyecek şekilde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. “Enflasyon Muhasebesi” kavramı, isminden dolayı işverenler üzerinde beklediğim etki ve refleksi oluşturmadığını gözlemliyorum. Çünkü, kavramın içindeki “muhasebe” kelimesi, serbest muhasebeci ve/veya mali müşavirin uğraşması gereken bir takım mali defter kayıtları ile sınırlı olan muhasebe işlemleri intibahını yaratıyor. Oysa ki, “Enflasyon Muhasebesi” bu bahsetmiş olduğum tüm anlamların fevkinde, derin ve şümulü geniş manalar ihtiva etmektedir.
Enflasyon Muhasebesi, ülkemizde en son 2004 yılında uygulandıktan sonra, şartların oluşmamış olması nedeniyle yaklaşık 20 yıl boyunca uygulama zemini bulamadı. Nitekim, enflasyon muhasebesinin oluşabilmesi için son üç yılın Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi toplamının en az % 100 ve içinde bulunulan yılın Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksinin en az %10 artmış olması gerekmektedir.
Peki, en son 20 yıl önce uygulanmış olan Enflasyon Muhasebesinin önemi nedir? İşletmeler üzerinde ne tür etkileri bulunmaktadır? Kapsamı ve çerçevesi nedir? Yukarıda da zikrettiğimiz üzere “Enflasyon Muhasebesi,” muhteviyatı itibariyle oluşagelmiş algısından çok daha geniş, mali hayata çok daha şamil, vereceğimiz vergiyi bizatihi belirleyen, işletmenin bilanço büyüklüğünü birebir etkileyecek, banka ve finans kuruluşları nezdindeki kredibilitesin bütünüyle belirleyebilen bir kavram. Ve hitap ettiği kesim o kadar geniş ki; ciro, aktif büyüklük ve çalışan sayısı ne olursa olsun bilanço usulünde defter tutan tüm şahıs ve sermaye şirketleri ile Gelir Vergisi mükellefleri Enflasyon Muhasebesini isteğe bağlı olmaksızın yapmak zorundadırlar. Yani, Bilanço usulünde defter tutan tüm Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri ciroları ve çalışan sayıları ne olursa olsun Enflasyon Muhasebesini uygulamak mecburiyetindedirler.
Enflasyon Muhasebesinin işletmelerin mali yapıları üzerindeki etkilerine cevap bulabilmek adına, neden enflasyon muhasebesine ihtiyaç hissedildiği sorusunu öncelikle yanıtlamak icap eder.2003 ve 2004 yıllarında Enflasyon Muhasebesi uygulama alanı bulduktan sonra, yıllardır uygulana gelen “Yeniden Değerleme” müessesesi yürürlükten kaldırıldı. Ancak, sonraki süreçte enflasyon muhasebesi için yasal yeterlilik şartı olarak belirlenmiş olan üç yıllık toplam %100 lük Yurt İçi ÜfE şartı sağlanamadı.
Hal böyle olunca 20 yıl boyunca işletmelerin öz kaynak kalemleri, makine tesis ve cihazları, demirbaşları, gayrimenkulleri, taşıtları ve stokları enflasyon karşısında erimeye ve küçülmeye başladı. Çözüm olarak, geçici bir kaç yasal düzenleme yapıldı, %5 ve %2 vergi ödeme kaydıyla sınırlı bir takım iktisadi kıymetlerin değerlenmesine imkan sağlandı. Bu geçici düzenlemelerle de bu işin çözülemeyeceği anlaşılınca “Yeniden Değerleme” müessesesi yapılan bir yasal düzenleme ile tekrar ihdas edildi. Derken, Enflasyon Muhasebesinin her iki şartı oluştu ve kısa süreli bir ertelemeden sonra 2023 yılı sonu ve 2024 yılının 1. çeyreğinden itibaren yeniden uygulama alanı buldu.
Son yıllarda seyreden yüksek enflasyon sonucu yeniden uygulama alanı bulan Enflasyon Muhasebesi ile, kuşkusuz işletmelerin bilançolarında mevcut olan gayrimenkullerden tutun, makine, tesis ve cihazlara kadar, taşıtlardan tutun hammadde ve mamül stoklarına kadar, demirbaşlardan tutun, sermaye ve sermaye yedeklerine kadar parasal olmayan kıymet olarak tanımlanmış Bilanço kalemlerinin değeri güncellenmiş olacaktır. Peki, bu parasal olmayan kıymet olarak tanımlanan ve yukarıda zikretmiş olduğum bilanço kalemleri, bir ekspertiz raporu marifetiyle mi? Yoksa mahkeme veyahut takdir komisyonun kararıyla mı güncellenecektir? Veyahut bu konuda herhangi bir otoritenin kararı olmaksızın, işletme yönetimine değerleme hususunda tanınan bir takdir yetkisi var mıdır? Elbette cevabımız hayır. Ne resmi, ne de özel hiç bir otoritenin kararı veya takdir yetkisi ile işletmenin bilanço kalemlerinin değerinin güncellenmesi mümkün değildir. Bu konuda “düzeltme katsayısı”, ilk düzeltmeler yapıldıktan sonra da, “taşıma katsayısı” olarak belirlenen “Yİ-ÜFE artışı kadar” bilanço kalemlerinin değeri artırılabilecektir. Demek ki değer güncelleme konusunda, bir keyfilik, bir serbestiyet söz konusu değildir.
Bana göre, Enflasyon Muhasebesinin en zayıf noktalarından birisi , bilhassa işletmelerin aktifine kayıtlı, bina, arazi ve arsaların gerecek bedeline yükseltilmesinde yetersiz kalmasıdır. Zira bizim Vergi Usul Kanunumuza göre gayrimenkuller, makine, tesisi ve cihazlar, demirbaş, taşıt ve stoklar maliyet bedelleriyle kaydedilmek zorundadır. Hal böyle olunca ilk maliyet kaydı yeterli büyüklükte oluşmamışsa, daha sonra Yİ-ÜFE katsayısı kadar yapılan Enflasyon Muhasebesi düzeltmeleri ile ilgili bilançoda yer alan iktisadi kıymetlerin gerçek bedellerine ulaşmaları da mümkün olmamaktadır.
Enflasyon Muhasebesinin beklentileri karşılayamaması ve zayıf noktalarını bir örnekle daha anlaşılır kılmak isterim. Örneğin, işletmenin beş yıl önce bir fabrika binası inşa ettiğini, ancak hafriyat, sıvacı, kalıpçı ve boyacı gibi bir çok inşaat kalemine fatura bulamadığı için 20.000.000 TL’ye mal etmiş olduğu binayı, temin etmiş olduğu belgeli maliyet bedeli olan 10.000.000 TL ile kayıtlara aldığını varsayalım. Fabrika binasının güncel, piyasa alım-satım bedelinin ise 60.000.000 TL olduğunu, öte yandan 5 yıllık Yİ-ÜFE katsayısının 3 olduğunu, yani enflasyonun 5 yılda %300 arttığını kabul edelim. Bu durumda; yukarıda da bahsettiğim üzere Vergi Usul Kanununa göre gayrimenkuller maliyet bedeli ile kayda alınmaktadır. Dolayısıyla örneğimizde her ne kadar fabrika binası 20.000.000 TL bedel ile inşa edilmiş olsa dahi, belgesi temin edilen resmi maliyet değeri olan 10.000.000 TL bedel ile kayıtlarımızda durmaktadır. Beş yıl önce inşa edilen binanın bu süredeki Yİ-ÜFE katsayısının “ 3” olduğunu, yani enflasyonun %300 arttığını varsaydığımızda binanın değeri 10.000.000 x 3=30.000.000 TL olacaktır. Halbuki işverenin beklentisi, Enflasyon Muhasebesi sonucunda işletmenin aktifine kayıtlı bu binanın değerinin gerçek alım-satım bedeli olan 60.000.000TL’ye çıkartılmasıdır. Oysa ki örneğimizde de ifade ettiğimiz üzere, maalesef Enflasyon Muhasebesi bu konuda ihtiyaca cevap verememektedir.
Ancak, şunu da ifade etmek isterim ki, her halükarda Enflasyon Muhasebesi sonrası iktisadi kıymetlerin değerleri , önceki kayıtlı bedellerine göre daha yüksek olacaktır. Bu durum da, daralan finans piyasasında daha güçlü mali tablolar ile kredi başvurusu yapılmasına zemin sağlayacaktır. Fakat bu işin bir de maddi külfeti bulunmaktadır. Şöyle ki, 2023 yılı sonu için hazırlanacak mali tablolarda Enflasyon Muhasebesi vergisiz uygulanacak olup, 2024 yılının ilk çeyreğinden itibaren ise Enflasyon Muhasebesi vergili olacak, mali kar, enflasyon düzeltmesi sonucu oluşan kayıtlar baz alınarak hesaplanacak ve bunun üzerinde vergi ödenecektir. Bu durum, çok iyi bir vergi planlaması gerektirmekte olup, aksi taktirde sürpriz vergilerle karşılaşılması kaçınılmaz olacaktır.
Diğer taraftan Enflasyon Muhasebesi, 20 yıl önceki uygulamasında olduğu gibi kısa süreli olmayacak diye düşünüyorum. Çünkü, Enflasyon Muhasebesinin sona ermesi için her iki şartın da ortadan kalkması, yani üç yıllık Yİ-ÜFE toplamının % 100’den ve içinde bulunulan Yİ-ÜFE nin ise %10 dan az olması gerekir. Diğer bir deyimle, enflasyon tek haneye düşmeden, Enflasyon Muhasebesinin de sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, her bir Geçici Vergi dönemine de uygulanması zorunlu olan Enflasyon Muhasebesi, uzun yıllar boyunca işletmelerin mali hayatlarını ciddi ve derinden etkileyecektir.
Enflasyon Muhasebesini, çok teknik ifadelere girmeden iş dünyası için bir farkındalık yaratma düşüncesiyle izah etmeye çalıştım. Faydalı olması dileğiyle…