Maliye Bakanlığı son zamanarda adını sıkça duyurmaya ve sahada varlığını iyiden iyiye hisettirmeye başladı. Bu durum, seçimsiz geçecek önümüzdeki dört yılın adeta habercisi mahiyetinde. Bakanlık, piyasanın bu güne dek alışık olmadığı bazı uygulamaları bir yandan hayata geçirirken bir yandan da yeni vergilendirme kavramları ve sahaları konusunda adeta muhataparına net mesajlar göndermektedir.Tabi bu arada çokça spekülasyon yapıldığını da belirtmek isterim.
Peki , Maliye Bakanlığının değişen yaklaşımı ne ?
Bu yeni yaklaşım, işletme olarak ticari hayatımızı ve bireyler olarak günlük yaşantımızı nasıl etkileyecek? Şu soruya rahatlıkla bu yanıtı verebilrim ki, artık bu günden öteye hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bir cafe veyahut resturant işletmesi günü bir tek Ödeme Kaydedici Cihaz Fişi kesmeden tamamlayamayacak, bir doktor, serbest meslek makbuzu kesmeden onalarca özel muayene yapamaycak . Bu kesimler açısından bir saadet döneminin sona erdiğini pek ala söyleyebilirim.
Bu vesile ile konuya da bir giriş yapmış olalım. Maliye, yeni yaklaşımında hizmet işletmelerinin gün içi hasılat denetimlerini yaparak cirolarını ve vergi matrahlarını kontrol altına almayı planlamaktadır. Ancak, kayıt dışılığın en çok olduğu bu sektörü kayıt ve kontrol altında tutmak sanıldığı kadar kolay olmayacak.Cafe ve resturant işletmelerinin sayısı hayli fazla, dolayısıyla piyasadaki tüm resturant ve cafe işletmelerinin günlük hasılat tespitini yapabilmek için çok büyük mali bir denetim kadrosuna sahip olmak icap eder. Maliyenin hali hazırda böyle bir denetim kadrosuna sahip olmadığını ifade etmek isterim. Diğer bir husus, hizmet seötörünün iz bırakan bir yapıya sahip olmaması hasebiyle cari denetime ihtiyaç duyulmaktadır. Yani cafe ve resturantların en çok iş yaptığı hafta sonu bile siz bir denetim yapmadığınızda müteakkip pazartesi günü geçmiş iki günün denetimini yapamzasınız, yapsanız da sonuç alamzsınız. Zira çay ve kahvesini içen, kalkıp gitmiştir.Elinizde denetime done oluşturabilecek bir argüman bir veri bulunmamamktadır.Halbuki imalat sektöründe geriye dönük denetim yapmak mümkün, elektrik sarfiyatı, stok sayımı gibi yöntemlerle veri toplamak ve denetimi sonuçlandırmak pek ala mümkündür.
Düşünülen uygulama ile amaç, hizmet işletmelerinde maliyenin denetim personeli marifetiyle günlük müşteri ve tüketimden yola çıkarak hasılatı ve ciroyu , bu yolla da vergi matrahını tespit ve temin etmektir. Biraz önce de ifade ettiğim gibi bu denetimler sanıldığı kadar basit olmayacak, ama şunu da rahatlıkla ifade edebilirim ki, hizmet sektörü de eski günlerinde olduğu gibi kontrolsüz ve denetimsiz bir dönemi unutmak zorunda kalacaktır.
Diğer bir vergilendirilmesi düşünelen ve kayıt dışı kaldığı mülahaza edilen alan ise gayrimenkul alım satım ve kiralama işlemleridir.
Bilhassa Gaziantep ilinin gayrimenkul yatırımına olan düşkünlüğü ile inşaat sektöründe meydana gelen durgunluğu da bu çerçevede değerlendirmek isterim. Bilindiği üzere, süreklilik arz etmediği sürece(süreklilik arz ettiği zaman yapılan faaliyet ticari faaliyet olarak değerlendirilmekte dolayısıyla satılan gayrimenkulün elde tutma süresinin üzerinden kaç yıl geçerse geçsin elde edilen kazanç vergiye tabi tutulmaktadır) beş yıl süreyle elde tutulan gayrimenkullerin satışından doğan kazanç değer artışı kazancı olarak değerlendirilmemekte ve vergiye tabi tutulmamaktadır. Oysa ki Maliye Bakanlığı, getirmeyi düşündüğü yeni vergi paketi ile bu uygulamayı değiştirmek istiyor.Yapılması düşünülen değişiklik ile bir gayri menkul beş yıldan fazla süre ile de elde tutulsa satılması halinde; alış bedeli ile satış bedeli arasındaki kazancın vergilendirilmesi düşünülmektedir.
Gayrimenkul alım satımındaki kazancı vergilendirmek, burdaki kayıp kaçağı engellemek için gayri menkulün gerçek bedeli üzerinden satılması ve bu gerçek bedel üzerinden tapu harcının ödenmesi de değişiklik yapılması düşünülen konular arasında yer almaktadır. Bilindiği üzere, Gaziantep başta olmak üzere gayri menkul alım satımı çokça yapılmasına karşın, resmi alım-satım bedeli ve harç tutarı, rayiç bedel olan asgari vergi değeri üzerinden gösterilmektedir.Hal böyle olunca gayri menkulün elde tutulma süresi beş yılın altında olsa dahi , hem elde edilen kazançlar resmi olarak düşük gösterilmekte hem de tapu harçları düşük bedeller üzerinden ödenmektedir. Bu nedenle Maliye Bakanlığı, alım-satımda reel fiyatı gösterecek bir uygulamayı getirmeyi yeni vergi reformu çerçevesinde temel hedef olarak koymuştur.
Gayrimenkullere ilişkin diğer bir husus ise konut kira gelirlerinin verilendirlmesinde daha katı uygulamaların getirimesine yönelik planlanan çalışmalardır.Kira ödemelerinin tamamen denetlenebilir bir şekilde gerçek bedel üzerinden ödenmesinin sağlanarak , kira gelirlerinin tamamnının vergilendirlmesi hedeflenmektedir.Bu durum, konut kiralarının bir miktar daha artmasına sebebiyet verecektir.Nitekim her gayri menkul alıcısı ödemiş olduğu konut satın alma bedelini beli bir süre içinde elde edeceği kira geliri ile amorti etmek istemektedir.Kira gelirinin daha katı bir şekilde vergilendirilmesi konut sahiplerinin eline geçecek olan reel geliri azaltacak bu da gayrimenkulün amorti süresini uzatacaktır.Hal böyle olunca iki sonucun ortaya çıkması mukadderdir.Konut kiralarının daha da artması ve ikinci olarak yatırım amacıyla konuta olan talebin azalması.Bankaların reel mevduat faizlerinin yüksekliğini göz önünde bulundurduğumuzda bu senaryo kaçınılmaz olarak karşımıza çıkacaktır.
Yukarıda bahsedilen durum, inşaat sektöründüki durgunluk ve krizi daha da derinleştirecektir.
Nitekim artan maliyetler nedeniyle konut fiyatları olabildiğince artmış, banka kredi faiz oranlarındaki yükselme ve mevduat oranlarının cazip olması nedeniyle konut yatırımına olan talep de daralmıştır. Konut kira gelirlerindeki bu katı tedbirler, yatırım amaçlı konut talebini daha da azaltacak ve gayri menkul sektöründeki durgunluk ve kriz daha da derinleşecektir.
Yeni vergi paketinde değişiklik yapılması düşünülen bir alan da Yurt Dışı Çıkış Harcıdır. Bugün itibarıyla 150 TL olarak uygulanan Yurt Dışı Çıkış Harcının da 10 kat artırılması gündemde. Düşünülen çalışma ile yurtdışı çıkış harcının 1500 TL’ye çıkartılması, harcın her yıl yeniden değerleme oranında artırılması öngörülmektedir. Yapılan hesaplamalarda 2023 yılında 8,7 milyon kişinin harç ödeyerek yurt dışına çıktığı, 2024’te bu sayının gerçekleşmesi halinde yıllık gelir etkisinin 12,6 milyar TL olacağı planlanmaktadır.
Keza gündemde olan diğer bir konu ise, engelli araç satışlarındaki vergi kaybıdır.Bu konuda daha katı kurallar getirilerek ÖTV ve KDV kaybının azaltılması hedeflenmektedir.Bilndiği üzere ülkemizde 2024 yılı için hesaplanması gereken ÖTV ve diğer her türlü vergiler dahil satış bedeli 1 milyon 591 bin TL’nin altında olan otomobiller, engellilik derecesi yüzde 90 veya daha fazla olanlar için 5 yılda bir kez olmak üzere ÖTV’den istisna tutulmaktadır.
Bakanlığın yaptığı çalışmaya göre, engelli araç satışı nedeniyle alınmayan ÖTV tutarı 2024’te 54,8 milyar TL, KDV tutarı da 10,9 milyar TL. Bu yılın ilk 5 ayında satılan araçların yaklaşık yüzde 30’u engelli aracı olarak satışı gerçekleştirild. Yapılacak düzenleme ile bu engelli araçlarından yararlanma süresinin 5 yıldan 10 yıla çıkartılması ve taşıtların miras yoluyla mirasçılara kalması halinde istisna yoluyla alınmayan vergilerin mirasçılar tarafından ödenmesi düşünülmektedir.
Diğer bir husus ise; Bakan Sayın Mehmet Şimşek'in yaptığı açıklmada; beş yıdan fazla zarar eden işletmelerin de ayrıca denetlenip kontrol atına alınacağı dile getirildi. Bir ticari işletmenin kar elde etme amacıyla açıldığını, üst üste beş yıl zarar ediyor olmasına rağmen neden hala açık tutulduğunun anlaşılamadığını, bu nedenle bu tarz firmaların inceleneceği ifade edildi. Bu vesile ile üst üste zarar beyan eden firmaların olası bir vergi incelemesi riskiyle karşı karşıya olduğunu ifade etmek isterim.
Vergi Reformunda konuşulan konulardan birisi de özellikle çok uluslu firmalar başta olmak üzere ulusal firmalarımız dahil asgari kurumlar vergisi uyglamasının getirlme düşüncesidir.Yararlanılan teşvik, istisna ve indirimlerin tutarı ne olursa olsun ciro üzerinden asgari bir verginin hesaplanacak oması, bu yöndeki düşünce ve çalışmalar hayata geçerse piyasadaki bir çok işveren ve firmanın canını fazlaca sıkacaktır.Çünkü piyasadaki firmaların çoğu, daha önceki yıllarda yatırım indirmi, daha sonra yapılan değişiklik ile de indirimli kurumlar vergisi yoluyla yaptıkları yatırım harcamaları karşılığı hem inşaat hem de makine techizat bedellerinin önemli bir kısmını vergi matrahından düşerek ya hiç vergi ödemiyor veyahut çok yüksek karlara karşın son derece düşük vergiler ödüyorlardı.
Keza hem Katma Değer Vergisi Kanununda hem de Kurumlar Vergisi Kanununda çok sayıda istisna ve muafiyet hükmü bulunmaktadır. Bu istisna ve muafiyet hükümlerinin bir çoğunun ya kapsamı daraltılarak veyahut taamen kaldırılarak bu istisna ve muafiyetlere konu gelirlerin vergilendirilmesi düşünülmektedir. Örneğin Kurumlar Vergisi Kanunundaki istisna nedeniyle Gayri Menkul Yatırım Ortaklıklarının kazançları vergiden istina idi ve kurumlar vergisi ödemiyorlardı.Yapılacak değişiklik ile GYO'ların kurum kazancındaki vergi istisnası kaldırılarak vergilendirilmesi hedeflenmektedir.
Son olarak Maliye Bakanlığı, Vergi Denetim Kuruluna bağlı Vergi Müfettişleri , marifetiyle Banka hesap hareketlerine yapılan havale ve EFT'leri sıkı takibe alarak kayıt dışı bir ödeme olup olmadığı, vergi kayıp kaçağının bulunup bulunmadığını denetleyeceklerdir. Vergi dışı kalmış, belgesi düzelenmemiş veyahut mükellef olunması gereken bir faaliyete istinaden yapılan bir ödeme olmasına karşın, mükellefiyet kaydınınn bulunmaması halinde geriye dönük incelemelerin yapılması, mükellefiyet kayıtlarının tesis edilmesi ve cezalı vergi işlemlerinin yapılması söz konusu olacaktır.Bu konu, bundan sonra mükellef olsun veya olmasın banka hesap hareketi olan her kesi bir şekilde ilgilendirirecektir.Bu hususta da ehemmiyetle hassasiyet gösterilmesini tavsiye etmekteyiz.