“Altı kemik, üstü kemik, içinde var bir Molla Memik”
Bilmeceler uzun deneyimler sonucu ortaya çıkmış genel kural, bilgece düşünce ya da öğütler olarak özetlenebilecek, bir şeyin adını anmadan, niteliklerini üstü kapalı söyleyerek o şeyi bulmayı dinleyen ve okuyana bırakan sözlü kültür ürünleridir. Geleneğin uzantısı içerisinde, somut ve soyut tüm kavramları uzak-yakın ilişkilerle, karışık imgelerle çağrıştıran, eğlenceye dayalı anonim halk şiiri türlerinden birisidir. Folklor hazinesi durumundaki Ülkemizin, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki Gaziantep ili bilmeceler açısından bir hayli zengindir.
Bilmeceler, nesilden nesile, dilden dile aktarılırken çoğunlukla değişime uğradıklarından yöre de bu tür örnekler sık sık karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, Kat katıdır kat katı, bu Allah’ın hikmeti, ya bunu bilirsin, ya bu gece ölürsün bilmecesinin cevapları Kuran veya gül olarak verilmiştir. Her ikisi de doğru kabul edilmektedir. Bilmecenin son iki dizesi değiştirilerek Kat katıdır kat katı, bu Allah’ın hikmeti, yapıcılar yapamaz, kuyumcular dökemez” olarak sorulduğunda cevabı lahana olacaktır. Bir küçücük taştı, bir kazan aştı bilmecesi, bazen Bir küçücük taş; pişirirsen aş, pişirmezsen kuş olur şeklinde sorulur ama cevaplar aynıdır, yani yumurtadır.
Yörede klasik bilmece kalıplarının dışında tasvirli, manzumlu bilmecelerden pek çok örneğe rastlanır. Örneğin aşağıdaki bilmecenin tek bir cevabı yoktur. Cevaplar sırasıyla sofra, sofrada bulunan yiyecekler ve içeceklerdir.
“Aha geldim, aha geldim,
Kuruldum meydana geldim (sofra, tepsi) Maraş’tan Mamet Ağa geldi (pirinç pilavı)
Bohçalı Fattış geldi (yaprak sarması)
Sümüklü Hatçe Aba geldi (bamya yemeği)
Yemen’den baskına geldi. (kahve)
Gaziantep ağzının yansımaları bilmecelere farklı bir güzellik katar. Cevapları sırasıyla; beşik, pire, arı ve koyun olan aşağıda örneklenen bilmeceler gibi.
Atabem kübbüs
Küllümüm nakış
Tırhıdım tırhış
Tırhıdım tırhış.
Donu kahverengi
Yatakta eder cengi
Her güzelden öpüş alır
Alemin pezevengi.
Dağdan gelir nina nina
Taştan gelir nina nina
Bu nina kurtsuz nina
Baldırı etsiz nina
Bilmeceler bazen masalların içerisine sızar, örneğin Keloğlan masalında olduğu gibi. Masal bu ya; “Bir padişahın oğlu şehzade, bir başka padişahın kızı ile evlenmek üzeredir. Gelin alayı giderken şehzade yerde bir nar tanesi görür, tozunu siler, ağzına atar. Bunu gören kız o anda şehzade ile evlenmekten vazgeçer. Bir nar tanesi yüzünden kendisiyle evlenmekten vazgeçen kıza çok içerleyen şehzade ona ders vermek ister. Kızın babasının sarayına bahçıvan/keloğlan olarak girer. Yetiştirdiği eşsiz güller, çalışırken söylediği güzel şarkılarla padişahın kızının gönlünü çeler. Elbette babası prensesin bahçıvan/keloğlan ile kızının evlenmesine karşı çıkar. Keloğlana aşık olan kız babası izin vermeyince Keloğlan’a kaçar, evlenirler. Padişah kızını evlatlıktan çıkarır. Aradan aylar geçer, ikisi de çok mesut ve mutlu yaşarlar. Bir gün prenses süre sonra yıkanmak için hamama gider. Bir tepsi ile saray görevlilerinin dolaştığını ve bir bilmecenin cevabını aradıklarını görür. Merak eder, altın tepsinin içerisinde bir nar tanesi, bir gül, bir diken, bir şeker vardır. Kız tepsiye bakar ve bilmecenin doğru cevabını verir.
Altın gibi azizdim
Şeker gibi lezizdim
Saltanat ağacında
Yetişmiş bir filizdim
Naz bağında gül iken
Oldum bir kaba diken
Sebep bir nar tanesi
Bir Keloğlan’a vardım ben.”
Şehzadeye cevap iletilir. Şehzade “İşte benim evleneceğim kadın budur!” der. Görevliler hemen kadını bulurlar, padişahın emrini iletir ve saraya getirirler. Kadın “Benim kocam var! Ben onu seviyorum!” der. Der ama dinleyen kim? Ağlaya ağlaya zorla Şehzadenin huzuruna çıkarırlar..”
Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.. Bilmecelerin her zaman doğru cevaplarını bulmanız dileğiyle.