“Eli yüzü düzgün, sözü sohbeti tatlı/Yine mi geldin eti dökülmüş lahmacun suratlı? *
Toplumda üç kesime; çocuklara, kadınlara ve erkeklere yönelik, genelde Ramazan ayında ve bayramlarda, ayrıca saray, konak ve evlerde yapılan evlenme, doğum, sünnet vb şenliklerde oynatıldığı saptanan Karagöz oyunu, Gaziantep’te kış gecelerinde, özellikle Ramazan aylarında çok rağbet gören seyirliklerden biridir. Gaziantep’te 1960’lı yıllara kadar oynatıldığı ifade edilen oyununa Hacivat, oynatanlara da Hacivatçı denilmektedir. Gaziantep’in en son ustası Mehmet Parlaksoy Hacivatcı Vakkas adıyla ünlenmiştir.
Anadolu’ya XVI. yüzyıl başlarında girdiği öne sürülen Karagöz oyununun
önceleri hayal -el-zıll ( hayal-i zıl ) (gölge hayali), zıll-el-hayal (zıll-i hayal) (Hayal Gölgesi), hayal-el sitare (perde hayali) v.b. adlar verilen ve daha sonraları oyunun ana tiplerinden birinin adını alan ‘Karagöz Oyunu’ bilindiği gibi tüm Anadolu’da yaygın bir gölge oyunumuzdur. Oyun, yaklaşık 1x1.20 cm ebadındaki ayna tabir edilen beyaz perdede, gerisinden ışık verilerek deriden hazırlanmış 35-40 cm ebadındaki tasvirlerin yansıtılması temeline dayanmaktadır. Tasvir tabir edilen deriden kesilmiş şekiller -insan, hayvan, bitki vb.- genelde deve derisinden yapılmakla birlikte dana, manda, sığır, at ve eşek derisinden yapılanları da bulunmaktadır. Deri, özel bir yöntemle saydam hale getirildikten sonra nevrekan denilen keskin uçlu bir bıçakla kesilerek tasvirler oluşturulmakta ve kök boya ile boyanmaktadır. Tasvirler saydam olduklarından - arkadan vuran - ışığı geçirmekte ve renklerini olduğu gibi perdeye aksettirmektedir. Tasvirlerin hareketleri, tasvirlerin üzerinde özel olarak açılmış deliklere geçirilen değneklerle sağlanmaktadır. Perde mermerşahi ya da tülbent kumaşı denilen ince özel bezden yapılmaktadır. Perde, arkasında pamuk ipliğinden yapılmış üç dört parmak eninde bir fitilin, zeytinyağı doldurulmuş bir kabın içine yakılması ile (meşalelerle) ya da kalın şemalarla (mumlarla) aydınlatılmaktadır. Gaziantep’te “yirik çıra” denilen çıraların kullanıldığı daha sonra aydınlatmada havagazı ve elektrik lambaları kullanıldığı tespit edilmiştir.
Klasik tarzdaki bir karagöz oyunu ; mukaddime, muhavere, fasıl ve bitiş olmak üzere dört bölümden meydana gelmektedir. Mukaddime; seyircinin oyunun atmosferine girişinin hazırlandığı bölümdür. Bu bölümde müziğe daha çok yer verilir. İkinci bölüm olan muhavere; genellikle Hacivat’la Karagöz’ün konuşmaları yer alır. Karagöz ustaları yeteneklerini en çok bu bölümde sergiler, güncel olayları, kişileri muhavere konusu yaparlar. Fasıl bölümü; oyunun işlendiği Hacivat ve Karagöz dışındaki tiplerin de oyuna -en fazla- katıldığı bölümdür. Bitiş ise adından da anlaşılacağı üzere oyunun son bölümüdür. Bu bölümde Hacivat ile Karagöz oyun içerisinde kıyafetlerini değiştirmişlerse, klasik kıyafetleriyle perdeye gelip, hataları için özür dileyerek bir sonraki oyunun adını duyururlar.
Ramazan ayının 15’inden sonra oynatılmaya başlanan oyunlarının sayısı 150 yıl kadar önce 12 kadardır. Bu on iki oyun içerisinde yer alanlar; Ferhat ile Şirin, Tahir ile Zümre, Çifte Hamamlar, Kanlı Kavak, Ters Evlenme (Karagöz’ün Gelin Olması), Cazular, Büyük Evlenme, Kanlı Nigar, Hımhımlı Mandıra, Tahmis, Kütahya Çeşmesi (Gülme Komşuna Gelir Başına), Karagöz’ün Kayıkçılığı oyunlarıdır. Klasik Karagöz oyunları Ramazan ayının ibadetle geçirilmesi gereken Kadir Gecesi dışındaki gecelerin sayısına denk –28 oyundan ibarettir. Geleneğe göre, Ramazanın ilk gecesi Mandıra Oyunu, Arife Gecesinde ise Meyhane Oyunu oynatılır. Böylece ramazan ayından sonra meyhanelerin açılacağı müjdelenir. Ancak Ülkemizde tespit edilen oyun sayısı çok daha fazladır. Gaziantep’te kaynak kişilerin ifadelerine göre en az 52 oyunun oynatıldığı söylenmesine rağmen sadece 31 oyunun adı tespit edilebilmiştir.
Ana konu, tipler, çoğunlukla aynı olmakla birlikte, oyunlar, konular, içerikler, müzikler ustanın yeteneğine, günün koşullarına, güncel olaylara ve izleyen seyirci kitlesine göre sürekli değişir. Ustalar oyun dağarcığına yeni oyunlar, oyunlara yeni perdeler, tipler eklerler. Oyunlara zaman zaman kent halkının gelenekleri, esprileri, davranış kalıpları, giyimleri, ağız özellikleri girer. Sanatçıların bazıları yerel ağzı ön plana çıkarır, bazıları argo deyim ve sözcükleri, küfürleri daha çok kullanır. Çocukların izleyeceği oyunlarda müstehcen kısımlar, argolar hemen çıkarılır, mizah unsuru daha çok Karagöz ile Hacivat’ın kavgalarına dayandırılır. Karagöz sanatçılar halkı eğlendirirken bu arada yöneticileri, politikacıları da eleştirirler. Örneğin, Gaziantep’in Karagöz ustası Hacivatçı Vakkas, oyun esnasında bir komiserin girdiğini görünce perdeye hemen bir komiser tasviri çıkarır, onu meyhaneye götürür, içirir, hoş olmayan davranışlar yaptırır imiş.
Diğer geleneksel seyirler gibi karagöz oyunları da zaman içerisinde güncelliğini yitirmiş olup, genelde Ramazan aylarında anılarda bir görünüp bir kaybolan geleneksel oyunlarımız arasına katılmıştır.
Gaziantep Karagöz oyunlarından kısa bir bölüm:
Hacivat: - Dostlara selam, Karagöz’le edelim kelâm, Karagöz olacak geveze meşreb han’da mıdır?, Külhanda mıdır?, Yoksa hane-i saadetinde midir? İki kadem varsam, kapısını tıkırdop eylesem. Kendi söylese ben dinlesem. Ben söylesem o dinlese. İkimizde perdemizi seyre gelenleri memnun etsek. Hele bakayım evde midir?” (Kapıyı çalar). Karagöz, canım biraderim karagöz..!
Karagöz; - Ne var Hacivat sabah sabah?
Hacivat: - Karagözüm bu saatte de konuşmak mübah. Sabah-ı şerifler hayrolsun.
Karagöz; - Senin de dilin tutulsun
Hacivat: - Yazık Karagözüm yazık
Karagöz - Gelirsem atarım sana bir kazık
Hacivat: - Karagözüm kazığın petekte bir bal
Karagöz: - Senin sözlerin de can kurtaran sal
Kendimize artık verelim mola
Sürc-ü lisan ettikse affola
Yıktık perdeyi eyledik viran
Gidip sahibine haber verelim heman”
Kaynak:
Tokuz, Gonca. 20. Yüzyılda Gaziantep’te Eğlence Hayatı, Gaziantep Üniversitesi Vakfı Yayını, Gaziantep, 2004, s.
* Başlık Gaziantep’te oynatılan Karagöz oyunlarından derlenen perde gazelinden alınmıştır. Bu cümle İstanbul’da “Yine geldin mi eskimiş bamya tenceresi suratlı?” olarak söylenmektedir.
Fot. 1 Vakkas Usta’nın perdesi halen Gaziantep Üniversitesi Müzesi’ndedir.Yaklaşık 2.80X3.00 metre ebadında olup, resimlerin bulunduğu kısım dış perde, ortadaki beyaz kısım ayna da denilen iç perde olmak üzere o iki bölümden oluşmaktadır.
Fot.2. Hacivatçı Vakkas Usta (Mehmet Parlaksoy)
Fot. 3,4,5,7,8 Mehmet Parlaksoy’un kendi elleriyle hazırlamış olduğu tasvirler Gaziantep Üniversitesi Müzesi’nde korunmaktadır.