1985 Yılından beri ülkemizde uygulanan Katma Değer Vergisi Kanununda, iş dünyasını ve işletmeleri ilgilendiren önemli değişiklikler yapıldı. Bu değişiklikler, 7104 Sayılı “Katma Değer Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile yapıldı ve söz konusu kanun, 6 Nisan 2018 Tarihli ve 30383 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanarak Vergi ve İş Dünyamıza girdi.
Torba Kanun ile çok sayıda değişiklik yapılmış olup, mümkün mertebe yalın bir dil ve anlaşılır bir yorum tarzıyla düzenlemelerden önemli gördüğümüz hususları, bu makalemizde irdelemeye çalışacağız.
Kanun değişmeden önce özellikle ikinci el araç satışının KDV’sinde sıkıntılar vardı. Şöyle ki;
İkinci el taşıt alım-satımı ile uğraşan mükellefler, mükellef olmayanlardan örneğin, doktordan, öğretmenden, satılan aldıkları ikinci el taşıtı KDV’siz alıyor, ancak bunu satarken taşıt bedelinin tamamı üzerinden KDV hesaplıyorlardı. Dolaysıyla, KDV girişi olmayan bir taşıt bedelinin tamamı üzerinden satış aşamasında KDV hesaplıyor ve bu anlamda ağır bir KDV yükü altına giriyorlardı. Bu konuda yasal değişiklik yapılarak ikinci el araç ve taşınmazların satışında KDV, ikinci el taşıtın veya taşınmazların alış bedeli düşüldükten sonra kalan tutarı üzerinden hesaplanacaktır.
Örneğin; mükellef olmayan Öğretmen Ali Bey, 30.000 TL bedelle otomobilini oto galericiye satmıştır. Oto galeri firması, 30.000 TL’ye aldığı ikinci el otomobili 35.000 TL’ye satmıştır. Oto galeri firması, bu satış için KDV’yi eskiden , 35.000 TL üzerinden hesaplayıp beyan etmesi gerekirken, yapılan yasal değişiklik sonrasında, alış ile satış arasındaki fark olan 5000 TL üzerinde KDV hesaplayıp beyan edecektir.
Diğer bir değişiklik ise; Adi Şirketlerin, Sermaye Şirketine dönüşümünde KDV İstisnasının sağlanmasına ilişkin düzenlemedir.
Şahıs işletmeleri ile kollektif şirket ve adi komandit şirketlerin sermaye şirketi olan Limited Şirket, Anonim Şirket ve Eshamlı Komandit şirkete dönüştürülmesi işlemi KDV’den istisna idi. Yani, bu nevi değişiklikleri, bir satış gibi değerlendirilmiyor ve KDV hesaplanmıyordu.
Yapılan düzenleme ile kurumsallaşmayı teşvik etmek amacıyla; adi ortaklıkların sermaye şirketine dönüşmesi işlemleri de KDV istisnası kapsamına alınmıştır.
Arsa karşılığı İnşaat işlerinin vergilendirilmesinde de önemli değişiklikler yapıldı. Şöyle ki;
Arsa karşılığı inşaat işlerinin eski uygulamasında; arasa sahibi tarafından müteahhide arsanın tamamı teslim ediliyor gibi işlem yapılıyordu. Yapılan değişiklik sonucunda arsa sahibi, arsanın tamamı için değil; müteahhide kalacak daire veya iş yerlerine isabet eden arsa payı için satış yapmış kabul edilecektir. Zaten arsa sahibine kalan daire ve iş yerlerine isabet eden arsa payı, her halukarda arsa sahibinde kaldığı için bunun müteahhide yapılan satış gibi değerlendirilmemesi isabetli bir düzenleme olmuştur. Müteahhit de bu arsa payına karşılık; daire teslimi yapmış kabul edilecektir.
Bu husustaki diğer bir düzenleme ise; Kat karşılığı inşaat işinde müteahhit tarafından arsa sahibine düzenlenecek faturada sadece arsa sahibine teslim edilen konut ve işyerlerinin üretim maliyetinin referans alınacak olmasıdır.
Müteahhit firma, arsa sahibine vereceği daire veya iş yerlerinin faturalandırma bedelini hesaplarken, arsa sahibine teslim ettiği bağımsız bölümlerin üretim maliyetini tespit edecek, tespit ettiği bu maliyete toptan satışlar için % 5 ve perakende satışlar için % 10 kar marjı ilave etmek suretiyle işlem yapacaktır.
Yapılan Diğer Bir Düzenleme İle; KDV İndirim Hakkının Sonraki Yılda da Kullanılması İmkanı Sağlanmıştır.
Eski düzenlemede indirim hakkı, sadece ilgili yılın sonuna kadar kullanılabiliyordu. Yeni düzenleme ile İndirim hakkı, işlemin gerçekleştiği yıldan sonraki yılın sonuna kadar kullanılabilecektir.
Örneklendirmek gerekirse;1 Şubat 2018 tarihinde alınan bir faturadaki KDV, faturayı yasal defterlere kaydetmek şartı ile daha önce 31.12.2018 tarihine kadar indirilecek KDV olarak kullanılabiliyor iken, yapılan yeni düzenleme ile 31.12.2019 tarihine kadar indirilecek KDV olarak kullanılabilecektir.
Kanun Tasarısında; mükellef için büyük finans yükü oluşturan “Devreden KDV” için de bir düzenleme yer alıyordu. Bu düzenleme ile, mükellefin içeride biriken KDV’lerinin iadesi ön görülüyordu. Bu reform niteliğinde bir değişiklik idi. Ancak, “devreden KDV’nin iadesine ilişkin düzenleme” tasarının yasalaşma sürecinde yasa metninden çıkartılmıştır. Dolaysıyla; Devreden KDV’nin iade edilmesi mümkün olmayacaktır. Halbuki, tasarıdaki bu düzenleme mükellefte büyük beklentiler oluşturmuş, Devir KDV’nin iadesinden vaz geçilmesi ise piyasada hayal kırıklığı yaratmıştır.
Katma Değer Vergisi İadelerine ilişkin yapılan vergi incelemelerinin yürütülmesi için Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı bünyesinde “ Katma Değer Vergisi İade İncelemeleri Grup Başkanlığı” ismiyle yeni bir birim ihdas edilmiştir. Bu birim, sadece KDV İade incelemesi yapacak ve bu birimde istihdam edilen müfettişlerin iade incelemeleri hususunda uzmanlaşması sağlanacaktır.
Öte yandan, yapılan yasal düzenleme ile; Katma değer vergisi iade incelemelerinin en fazla üç ay içinde bitirilmesi hüküm altına alınmıştır. Bu 3 aylık süre içinde incelemenin bitirilememesi halinde müfettişe 2 ayı geçmemek üzere ek süre verilebilecektir. Bu değişiklik ile, iade incelemeleri için 3 aylık özel bir süre belirlenmiş ve böylece KDV İadelerinin inceleme sürecinin hızlanması amaçlanmıştır.
Yapılan diğer bir değişiklik ise “işletme esasına göre defter tutan” küçük boy işletme olarak nitelendirebileceğimiz mükelleflerin, KDV ödeme sürelerinin uzatılmasına yönelik düzenlemelerin ihdas edilmesidir.
Katma Değer Vergisi Kanununun Verginin Ödenmesi Başlıklı 38. Maddesine eklenen ibare ile; Maliye Bakanlığına işletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin ödeme zamanını, beyannamenin verildiği ayı takip eden ikinci ayın sonuna kadar uzatma yetkisi verilmiştir.
Örnek vermek gerekirse; İşletme Esasında mükellef olan Bay “B”, vermiş olduğu Nisan ayı beyannamesinde ödenmesi gereken KDV’yi Temmuz ayı sonuna kadar ödeyebilecektir. Bu düzenleme öncesinde ise söz konusu mükellefin Nisan ayı KDV’sini takip eden ay olan Mayıs ayının 26’sına kadar ödemesi gerekirdi.
Yapılan diğer bir önemli değişiklik ise; “Hasılat Esaslı Vergileme” Sistemine ilişkin düzenlemelere yer verilmiş olmasıdır.
Bu yeni uygulamadan prensip olarak işletme esasına göre vergilendirilen mükellefler ile serbest meslek kazanç sahipleri yararlanabileceklerdir.
Bakanlar Kurulu uygulamaya dahil edilecek sektör ve meslek gruplarını belirlemeye ve belli bir limite kadar cirosu olan Bilanço Usulündeki Gelir Vergisi mükellefleri de Hasılat Esaslı Vergileme kapsamına almaya yetkilidir.
Vergi; mükellefin indirilecek KDV’si ile Hesaplanan KDV’sinin mukayesesi yapılmaksızın, hasılat bedeli üzerinden Bakanlar Kurulunca belirlenecek oranda beyan edilecek ve ödenecektir. Kısaca ve amiyane tabiriyle; “şu kadar satış yaptın, gel bu satış tutarı üzerinden şu oranda KDV öde” denilecektir.
Mükellefler hesaplanan KDV’sini gelir, İndirilecek KDV’lerini ve ödedikleri katma değer vergisini gider veya maliyet olarak yazabileceklerdir.
Prensip olarak “Hasılat Esaslı Vergilendirme” usulüne mükellefin talebi doğrultusunda geçilecek ve uygulamaya geçen mükellefler, iki yıl geçmedikçe bu usulden çıkamayacaklardır.
Yapılan başka bir düzenleme ile İmalatçı -ihracatçıların KDV İade Prosedürü değiştirilmiştir.
İmalatçı ihracatçıların, malı üretirken yüklendikleri KDV’ye bakılmaksızın ihracat bedelinin belli bir oranı üzerinden KDV İadesi almaları imkanı sağlanmıştır. Sürecin nasıl işleyeceği hususu ise Maliye Bakanlığı tarafından düzenlenecek Tebliğ ile açıklanacaktır.
Bu düzenleme sadece imalatçı ihracatçılar için yapılmış olup Al-satçı ihracatçılar bu imkandan yararlanamayacaktır.
Mutlaka dikkate alınması gereken önemli bir düzenleme ise; istisna edilmiş işlemler nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisinin iadesinin talep edilebileceği süre 2 yıl ile sınırlandırılmıştır.
Bizim yorumumuza göre; tevkifat ve indirimli oran KDV İadeleri hariç, ihracat, uluslararası taşımacılık , diplomatik istisna gibi işlemlerden kaynaklanan KDV iadelerinin; işlemin gerçekleştiği yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar talep edilmemesi halinde; bu iadeyi alma imkanı kalmayacaktır.
Örneklendirmek gerekirse; 2016 yılında yapılan bir ihracat veya uluslararası taşımacılık işlemi nedeniyle yüklenilen KDV, en geç 31.12.2018 tarihine kadar talep edilmemesi halinde, bir daha iade alınması mümkün olmayacaktır.
KDV Kanununda başkaca değişiklikler de yapılmış olup önemli gördüğümüz konuları irdelemeye çalıştık.
Faydalı olması dileğiyle…