7256 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun“, 17 Kasım 2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Lakin, çıkan yasanın mükellefin beklentilerinin çok gerisinde olduğunu, hatta hayal kırıklığı yarattığını söylemek mümkündür.
Şöyle ki; pandemi sürecinin de olumsuz etkileri ile birlikte işletmelerin mali bilançolarında çok ciddi manada bozulmalar meydana geldi. Bu konudaki en büyük sıkıntılardan biri de işletmelerin bünyesinde oluşan fiktif kasa fazlalıklarıydı. Zira, işletmelerde özellikle kayıt dışı işçilik ücretlerinin varlığı ve bu ödemelerin elden yapılması, kasada fiilen olmayan çok yüksek tutarlı paraların kayıt bazında birikmesine sebebiyet vermektedir. Maliye Bakanlığı da bu hususu, vergi incelemelerinde en temel eleştiri noktaları arasında değerlendirmektedir. Nitekim, işletmenin günlük kasa ihtiyacı fazlası üzerinden bir faiz gelirinin elde edilmesi gerekirken, bu muhtemel faiz gelirinin beyan dışı bırakıldığı gerekçesiyle, hesaplanan bu faiz gelirleri üzerinden Kurumlar Vergisi tarh edilmekte ve re’sen tarh edilen Kurumlar Vergisine bağlı olarak da bir kat vergi ziyaı cezası kesilmektedir.
Öte yandan, kasada kayıt bazında görülen para, fiziken mevcut olmadığına göre, bu paranın ortağa kullandırıldığı, dolayısıyla ortağa bir finans hizmeti sağlandığı yönünde değerlendirmeler yapılmaktadır. Bu nedenle de yapılan vergi incelemelerinde; sağlanan finans hizmeti üzerinden KDV hesaplanmakta ve hesaplanan fark KDV kadar da, bir kat vergi ziyaı cezası kesilmektedir. Tabi ki işletmenin kasasında kayıt bazlı görülen bu yüksek tutarlı paraların vergisel yaptırımları bununla da sınırlı değil. Kasa fazlalığının ortağa kullandırılması nedeniyle bu durum, fiili bir kar dağıtımı olarak değerlendirilmekte ve bu nedenle kasadaki tutara %15Gelir Stopaj Vergisi ve bir kat Vergi Ziyaı Cezası kesilmekte, yetmedi, ortağa kullandırılan bu para için fatura düzenlenmediği gerekçesi ile %10 oranında özel usulsüzlük cezası uygulanmaktadır. Yaptığımız açıklamalar, işletmelerin kayıtlarında görülen kasa fazlalıklarının ne denli büyük sıkıntılara yol açtığını açık bir şekilde ortaya çıkartmaktadır. Bu nedenle firmalar, bu güne kadar çıkan Vergi Af Yasalarında, mevcut olan kasa affından belli tutarlarda bir bedel ödeyerek yararlanıyor ve böylece yukarıda yapmış olduğumuz vergi cezalarından da kurtulmuş oluyordu. En son yayımlanan “Yapılandırma Yasasında” kasa affının olmayışı, işletmelerin çoğunda mevcut olan kasa fazlalıkları ve bu nedenle sıklıkla yaşanan vergi incelemeleri nedeniyle beklentileri karşılayamadı ve bu yönüyle de bir hayal kırıklığı yarattı.
Keza, daha önceki Af Yasalarının içeriğinde, piyasada “stok affı” olarak nitelendirilen işletme kayıtları ile fiili stokları arasındaki uyumsuzlukları gidermeye yönelik düzenlemeler mevcuttu.17 Kasım tarihli 7256 sayılı yasada ise stok affına ilişkin düzenlemeye yer verilmedi. Oysa ki, piyasanın bu hususta da beklentileri bir “stok affına” imkan sağlayacak şekilde bir düzenlemenin ihdas edilmesi gerektiği yönünde idi. Zira, kayıt dışı alış ve satışların varlığı, işletmelerin kaydi stokları ile fiili stokları arasında ciddi anlamda uyumsuzlukların oluşmasına sebebiyet vermektedir.
Bu hususta da Maliye Bakanlığı Vergi Müfettişlerinin yapmış olduğu incelemelerde, zaman zaman fiili envanter diye nitelendirilen stok sayımları yapılarak, kayıtlı stok miktarları ile fiili işletme stoklarının uyumu denetlenmektedir. İnceleme sonucu farkların tespiti halinde; kayıtlarla, fiili stoklar arasındaki bu uyumsuzluklar, kayıt dışı alış veya kayıt dışı satış olarak değerlendirilerek KDV ve Kurumlar Vergisi yönünden vergi ziyaı cezalı eleştiriler yapılmaktadır. Mevcut af yasasında “stok affına” ilişkin bir düzenlemenin bulunmayışı, işletme sahiplerini bu anlamda bir hayal kırıklığına uğrattı.
Mükelleflerin, işletme yönetimlerinin, beklediği diğer bir düzenleme ise matrah artırımı idi. Nitekim daha önce çıkan af yasalarının çoğunda matrah artırımına ilişkin düzenlemeler mevcut idi. Bilindiği üzere, ülkemizdeki işletmelerin mali yapıları; kayıt dışı ekonomi, zaman zaman yaşanan ekonomik darboğazlar ve işletme kurumsallaşmasının yeterli düzeyde olmaması nedeniyle bozulmakta ve vergi kanunlarının cevaz vermediği bir takım iş ve işlemelere başvurulabilmektedir. Bu nedenle de yapılan vergi incelemelerinde; işletmeler aleyhine yüksek tutarlı vergi ziyaı cezalı tarhiyatlar yapılabilmektedir. Ancak mükellefler, bu güne kadar çıkan matrah artırımlarını, bu olası vergi incelemelerine karşı, bir sigorta ve bir emniyet sübabı olarak görmekteydi. Nitekim çıkan af yasaları kapsamında matrah artırımından yararlanılması ve şartların da ihlal edilmemesi halinde o yıla ilişkin vergi incelemesi yapılamıyor (Sahte belge düzenleme, KDV İade İncelemeleri ve Karşıt İncelemeler hariç) ve cezalı vergi tarhiyatları önerilemiyordu. 7256 Sayılı Af Yasasında matrah artırımına ilişkin bir düzenlemenin bulunmayışı, işletmelerde beklentileri karşılayamadı ve bu manada bir düş kırıklığı yaşattı.
Peki 7256 sayılı Af Yasası, özetle neler getirmiş ve mükelleflere ne tür imkanlar sağlamıştır?
7256 Sayılı Yapılandırma Kanununu, okuyucu tarafından anlaşılması açısından, sadeleştirerek iki temel parametrede değerlendirmek mümkündür;
Birincisi: Kesinleşmiş olduğu halde ödenmeyen Vergi, SGK Alacakları , Gümrük Vergileri gibi temel kamu alacakları ile bunların faiz, ceza ve zamlarının taksitlendirilerek ödenmesine imkan sağlanması.
Vadesi geldiği hâlde ödenmemiş olan yukarıda belirtilen kamu alacaklarının, belirlenen sürede peşin veya taksit süreleri içinde ödenmesi koşulu ile; bu alacaklara ilişkin gecikme faizi ve gecikme zammı ve vergi ziyaı cezaları silinmektedir.
Ancak, şunu belirtmekte fayda var ki; Yapılandırılan Vergi, SGK Alacakları ve Gümrük Vergilerinin asıllarına ilişkin herhangi bir indirim ön görülmemektedir. Dolayısıyla bu kamu alacaklarının tamamının ödenmesi gerekmektedir. Zaten daha önce yayımlanmış olan af yasalarında da kamu alacaklarının aslına ilişkin herhangi bir indirim ön görülmemiş idi.
Diğer taraftan, yukarıda bahsedilen Vergi, SGK Alacakları ve Gümrük Vergilerine ilişkin gecikme faizleri ve gecikme zamları silinirken, Yurt İçi -Üretici Fiyat Endeksi oranında(Yİ-ÜFE) bir faiz alınmaya devam edilmektedir. Dolayısıyla, Af Yasası kapsamında yukarıda bahsedilen kamu alacakları yapılandırılsa dahi, vergi aslı tamamen alındığı gibi, faiz ve zamlardan da tamamıyla vaz geçilmemekte, Yİ-ÜFE oranında bir endeksle kısmen de olsa faiz alınmaktadır.
Af Kanunu kapsamında yapılandırılan borçlar, peşin veya taksitler hâlinde ödenebilmektedir. Yapılandırılan borçların, taksitle ödenmek istenmesi hâlinde, altı, dokuz, on iki veya on sekiz eşit taksitte ödeme seçeneklerinden birinin tercih edilmesi zorunludur. Taksitler iki ayda bir ödenmekte ve bir takvim yılında ikiden fazla taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi hâlinde, şartlar ihlal edilmiş sayılacak ve Yapılandırma Yasasından yararlanma hakkı kaybedilecektir.
30 Aralık 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Karar ile “7256 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanununa” başvuru süreleri 1 ay uzatıldı.
Böylece son şekli ile Af Yasasına Başvuru ve ödeme süreleri aşağıdaki gibi olmuştur:
-Af Kanunundan yararlanmak için 31.12.2020 tarihinde dolan başvuru süresi, 31 Ocak 2021 tarihine uzatılmıştır.
-Vergi ve Gümrük Vergilerinin 31.1.2021 tarihine kadar ödenmesi gereken ilk taksitlerin ödeme süresi 28 Şubat 2020 tarihine uzatılmıştır.
-Sosyal Güvenlik Kurumuna(SGK) borçlarına 28.2.2021 tarihine kadar ödenmesi gereken ilk taksitlerin ödeme süresi 31.3.2021 tarihine uzatılmıştır.
Af Yasasının İkinci Temel Parametresi ise: Varlık Barışı olarak nitelendirilen Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile Yurt içinde bulunan ama işletme kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların 30.06.2021 tarihine kadar Vergi Dairelerine bildirilerek kayıt altına alınmasıdır.
Yasa kapsamında , Türkiye’ye getirilen varlıklar, işletmenin karı ile ilişkilendirilmeksizin firma kayıtlarına dâhil edilebilecek ve aynı varlıklar vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate almaksızın işletmeden çekilebilecektir. Diğer bir değişle, bahsedilen varlıklar, kar veya zararı etkilemeksizin işletme kayıtlarına alınabilecek ve işletmeden tekrar çıkartılabilecektir. İşletmeden çıkartılırken de kar dağıtımı sayılıp %15 stopaja tabi tutulmayacaktır.
Keza, Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye’de bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar, 30.6.2021 tarihine kadar vergi dairelerine bildirilerek kayıt altına alınabilecektir.
Özellikle, işletmeye ait olup işletme ortaklarının üzerinde kalmış olan gayrimenkullerin bu yasa kapsamında işletme kayıtlarına alınması fevkalade önem arz etmektedir. Şöyle ki; bilindiği üzere, gayrimenkuller maliyet bedeli ile işletme kayıtlarına alınmaktadırlar. Bu gayri menkuller, inşa edilirken bazı malzeme faturaları ile işçilik faturalarının tam olarak tedarik edilememesi, arsanın düşük bedelle kayıtlara girmesi nedeniyle söz konusu gayrimenkullerin maliyeti düşük değerler üzerinden oluşmakta ve böylece işletmenin kayıtlarında düşük bedelle yer almaktadırlar. Durum böyle olunca da işletmelerin mali bilançoları bankalara karşı son derece zayıf kalabilmektedir. Halbuki, şirkete ait olup da şirket ortaklarının üzerinde kalmış olan taşınmazlar rayiç bedelle işletme kayıtlarına alınabilmektedir. Rayiç bedel ise Vergi Usul Kanununda o varlığın güncel alım -satım değerini diğer bir değişle güncel piyasa değerini ifade etmektedir.
İşletme kayıtlarına alınan bu gayrimenkuller için bir fon hesabı açılıp , bu fon hesabının ortaklara vergisiz bir şekilde dağıtılması mümkün olduğu gibi, söz konusu fon hesabının sermayeye ilave edilip bilançonun güçlendirilmesi de mümkün bulunmaktadır.
Görüldüğü üzere, 7256 Sayılı Yapılandırma Yasası, kasa affı, stok affı, matrah artırımı gibi işletmelerin muzdarip olduğu ve beklenti içine girdiği konularda bir düzenlemeye yer vermemesi nedeniyle hayal kırıklığı yaratmış olmasına rağmen, özellikle Varlık Barışına ilişkin hükümlerinin, işletmelerin mali bilançolarının güçlendirilmesi açısından önemli imkanlar sağladığı kanaatindeyim.
Faydalı olması dileğiyle…