Firmaların sermaye yapısının güçlendirilmesi, dış finansman ihtiyacının azaltılması hususu , ticari işletmelerin sürekliliği ve finansal krizlere karşı mukavemeti açısından fevkalade önemlidir. İşletmelerin finansal yapısının güçlendirilmesi açısından 1 Temmuz 2015 tarihinden geçerli olmak üzere yapılan bir yasal düzenleme ile “nakdi sermaye artışlarını” teşvike yönelik düzenlemeler yapıldı. Kurumlar Vergisi Kanununun 10. maddesine eklenen bir bent ile işletmede yapılacak nakdi sermaye artışlarında, hesaplanan belli bir faiz tutarının süresiz bir şekilde Kurumlar Vergisi beyannamesinden indirim konusu yapılması imkanı sağlanmış oldu. Gider temininde zorluk çeken, giderlerini belgelendiremedikleri için yüksek vergiler ödeyen firmalar için önemli bir fırsat doğmuş oldu.
Sermaye artışı ihtiyacı olan firmalar için tam da zamanı diyebileceğimiz bu düzenlemelerden kimler ve hangi şartlarda yararlanabilecektir.
Bu vergisel avantajdan yararlanmak için her şeyden önce sermaye artışının nakit olarak yapılması gerekmektedir. Nakit sermaye artışı dışındaki, geçmiş yıl karları, kar yedekleri, ortaklara borçlar ve özel fonların sermayeye ilavesi yoluyla yapılan sermaye artışlarında bu vergisel avantajlardan yararlanmak mümkün değildir.
Konuya ilişkin yasal düzenlemenin 1 Temmuz 2015 tarihinde yürürlüğe girmiş olması nedeniyle bu tarihten sonra yapılan nakdi sermaye artışları için bu vergisel avantajdan yararlanmak mümkündür. Bu tarihten önce yapılmış olan sermaye artışları için geçmişe dönük olarak bu vergisel teşvikten yararlanmak mümkün değildir.
Yasal düzenlemenin amacı işletmenin finans ve sermaye yapısının güçlendirilmesi olduğu için ortak veya ortaklarla ilişkili olan kişilerce kredi kullanılmak veya borç alınmak suretiyle gerçekleştirilen sermaye artışları, bu teşvik kapsamına girmeyecektir.
Bahse konu düzenlemeden yararlanmak için sermayenin taahhüt edilmiş olması değil, ödenmiş olması gerekir. Ortaklar tarafından şirketin banka hesabına fiilen yatırılan sermaye ile bu teşvikten yararlanılması mümkün olacaktır. Taahhüt edilen sermayenin peyder pey ödenmesi halinde ise yapılan her bir ödemeden sonra ödenen kısma isabet eden oranda teşvikten yararlanmak mümkün olacaktır.
Teşvikten yararlanabilmek için nakdi sermaye artışının ticaret siciline tescil edilmiş olması gerekir. Ticaret siciline tescil işlemi yapılmadan bu yasal düzenlemeden yararlanmak mümkün olmayacaktır. Sermaye şirketleri, yetkili organlarının kısmen veya tamamen nakdi sermaye artışına ilişkin kararının ticaret siciline tescil edildiği hesap döneminden itibaren, bu indirim uygulamasından yararlanmaya başlayabileceklerdir.
Vergisel teşvik miktarı: Artırılan nakdi sermaye üzerinden Merkez Bankasının TL cinsinden verilen ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranın uygulanması sonucu bulunan tutarın %50’sidir. Bu konuda Bakanlar Kuruluna yetki verilmiş olup belli sektör ve şartlarda bu oranın farklı bir şekilde uygulanması Bakanlar Kurulunun uhdesindedir. Dolayısıyla uygulamaya geçildiğinde konuya ilişkin Bakanlar Kurulu kararlarının takibi gerekmektedir.
Bu teşvikin uygulama şekli; nakdi sermaye artışı üzerinden hesaplan faiz oranını doğrudan gider yazma yoluyla değil, yıl sonunda verilen Kurumlar Vergisi Beyannamesi üzerinden matrahtan indirim yapma yoluyla sağlanacaktır.
Bu teşvikten bankacılık, finans ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren işletmeler ile kamu iktisadi teşebbüsleri dışındaki tüm sermaye şirketleri yararlanabilir. Dolayısıyla teşvikten yararlanacak firmalar açısından kapsam son derece geniş tutulmuş, yasanın konuluş amacına uygun şekilde bankacılık, finans ve sigorta konusunda faaliyet yürüten kurumlar vergisi mükellefleri teşvik uygulamasının dışında tutulmuştur. Ticaret Kanunu kapsamında sermaye şirketleri; anonim şirketler, limited şirketler ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerden oluşup, bu şirketlerin yukarıda değinilen şartları sağlamaları halinde bu teşvikten yararlanabileceklerdir. Dolayısıyla adi ortaklıklar, adi komandit şirketler ve kolektif şirketler sermaye şirketi statüsünde olmadığı için bu teşvik uygulamasının dışında kalacaktır.
Yıl içerinde yapılan sermaye artışında ilk sene için yılın tamamını kapsayacak şekilde teşvik uygulanmaz, içinde bulunulan ay dahil yıl sonuna kadar olan süreye isabet eden faiz oranının %50 si tutarındaki bir meblağ beyannamede indirim konusu yapılabilecektir. Örneğin, sermaye artışı Eylül ayında yapılmış ise hesaplan yıllık faiz oranının 12 aylık kısmı değil, sadece dört aylık kısmı o yılın Kurumlar Vergisi Beyannamesi üzerinden indirilebilecektir. Sonraki yıllarda ise bir sınırlama olmaksızın 12 ay üzerinden faiz hesaplaması yapılarak teşvik uygulanacaktır.
Teşvik uygulamasında yıllar itibariyle süre sınırlaması söz konusu olmayıp, şirket tüzel kişiliği devam ettiği sürece artırılan nakdi sermaye artışı üzerinden hesaplanan faiz tutarı indirim konusu yapılmaya devam edilecektir. Yani bir kez nakdi sermaye artışı sağlanarak her yıl bu teşvikten yararlanmak mümkün olacaktır. Şirket, sermaye azaltımına gitmediği sürece teşvik uygulaması devem edecek, ancak sermaye azaltımı yapılması hâlinde nakdi sermaye artışının azaltılan sermaye tutarına isabet eden kısmı indirim hesaplamasında dikkate alınmayacaktır.
İlgili yılda zarar çıkması veya kazanç yetersizliği sonucu, kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesaplanan faiz indiriminin yapılamaması halinde, kalan indirim bakiyeleri, takip eden yıllarda indirim konusu yapılabilecektir.
Teşvik, Kurumlar Vergisi Beyannamesi üzerinden uygulanacağı için geçici vergilendirme dönemleri itibarıyla bu indirimden yararlanılmasına imkan bulunmamaktadır. Ancak zarar veya karın yetersiz olması nedeniyle ilgili yılda indirim konusu yapılamayan tutarlar, takip edilen yılın geçici vergi dönemlerinde indirim konusu yapılabilecektir.
Şartları el veren her bir ticari işletmenin bu teşvikten yararlanmasını tavsiye eder, uygulamaya ilişkin tereddütlerin ortaya çıkması halinde gerekli teknik bilgi desteğini vermeyi de bir yükümlülük kabul ederiz.
Mehmet DEMİR
Yeminli Mali Müşavir