Çok küçük yaşlarımda bizim evde televizyon yoktu. Radyo çok kıymetliydi. Haberler, müzik programları, arkası yarın, radyo tiyatrosu radyonun bize sunduğu değerlerdi. Gece yatarken polis radyosunda müzik dinlemek ya da tiyatro çok keyif verirdi. Daha sonra Televizyon tüm evlere girmeye başladı. Bugün evlerde bulunan tüm teknolojik aletleri konuşmaya gerek yok. Dünya bir tıkla elinizin altında.
Şimdi neden çocukluğuma gittiğimi merak ediyorsunuz. PANDEMİ SÜRECİ. Sokağa çıkamıyoruz, kalabalığa karışamıyoruz, sevdiklerimize sarılamıyoruz, işe gidemiyoruz, yani kısaca hayatımızı eve sığdırıyoruz.
Bu dönemde herkes evde de hayatın olduğunu, kendine de zaman ayırabileceğini, hobileri ile uğraşabileceğini anladı. Ben de uzun süredir elime almadığım fırçalarımı alarak resim yapmaya başladım. Yani iş yoğunluğundan yapamadığım ve özlediğim her faaliyeti yaptım. İlk defa yoğurt bile yaptım. Kitap okudum. İzlemediğim film kalmadı.
Zorlu geçen ve geçecek olan bu süreçte SESLİ KİTAP ilgimi çekti. Kaliteli uyku sağlık için çok önemli ve gözlükle uyuyamazsın. Bu nedenle, onlarca kitap dinledim ve hala da dinliyorum. Küçük Prens’i bile okuduğum halde tekrar dinledim. Radyo tiyatrosunu da çok özlemişim.
Aralarında ünlü tiyatro ve dublaj sanatçılarının da bulunduğu en etkileyici seslerle hayat verilen kitaplar binlerce kişiye kolayca ulaşmakta.
Kitapları, her durumda siz de dinleyebilirsiniz. Uyumaya çalışırken, spor yaparken, seyahat ederken, dikkatiniz dağılmıyorsa otomobil kullanırken bile.
Sesli kitap az da olsa okuma yazma bilmeyenlere, kitap alamayanlara ve en önemlisi görme engellilere ışık oluyor.
Tabii ki kitapları koklayarak, onlara dokunarak okumak hiçbir zaman zirvedeki konumunu kaybetmeyecek. Ancak, sesli kitap kültür hayatımıza kolaylık ve fayda sağlıyor.
İlk işim olan TRT spikerliğinden cesaret alarak ben de yakında bu kültürel yapıya destek için seslendirme yapmayı hedeflerimin arasına koydum. Umarım güzel bir çalışma olur.
Evet, okuyamayan dinlesin.
Kalın sağlıcakla…