Genel anlamda kurumsallaşma; işletme varlığının, işletmenin kurucusu, ortağı ve yöneticilerine bağımlı kalmaksızın, belirlenmiş kural, ilke ve organizasyon yapısına uygun yönetilmesidir. Ancak kurumsallaşma, şirket kurucu ve ortaklarının işletmeden tamamen uzaklaştırılması anlamına gelmez. Yetkin, yetişmiş, vasıflı şirket ortak ve kurucuları elbette şirket yönetimine iştirak edebilir, karar süreçlerine dahil olup, söz söyleme hakkına sahip olabilirler. Bununla birlikte kurumsallaşma; şirket varlığının, şirket hayatiyet ve sürekliliğinin bahse konu bu şahısların varlığına muhtaç bırakılmamasını ifade eder.
Kurumsallaşma bu anlamda işletmedeki İş, eylem, davranış kalıpları ve alışkanlıkların belli standart ve kaidelere bağlanması ve her kesçe uyulması gereken davranışlar bütününe dönüştürülmesini ifade eder.
Keza, şu yanılgıyı da izale etmek gerekir ki; aile şirketlerinin varlığı, kurumsallaşmanın olmayacağı ve ya olamayacağı anlamına da gelmez. Çünkü Dünya ölçeğinde olayı irdelediğimizde; Amerikadaki işletmelerin %90’ı, Avrupa’daki işletmelerin %85’i ve ülkemizdeki işletmelerin %95’i aile şirketlerinden oluşmaktadır.
Yukarıda belirttiğimiz istatistiki verilerden de anlaşılacağı üzere, dünya genelinde ve ülkemizde aile şirketlerinin ciddi bir hakimiyeti söz konusudur. Ancak, doğası gereği aile işletmelerinin kurumsallaşma açısından zaafiyetleri ve sıkıntıları diğer işletmelere göre daha fazladır. Şöyle ki; özellikle, ülkemizde ve bölgemizde aile işletmelerinin yönetim anlayışı, “patron odaklı” bir yönetim anlayışıdır. Patron, işletmenin yönetim kadrolarına karşı bir güven sorunu yaşamakta, en iyi ihtimale çok ihtiyatlı yaklaşmaktadır. Bu nedenle de; İşletmenin; finans, satın alma, üretim gibi kritik pozisyonlarını kendisi veya aile fertleri yönetmektedir.
Aslında bizi bu makaleyi yazamaya güdüleyen temel neden, içinde bulunduğumuz ekonomik konjonktür içinde, ülkemizin ve bölgesel işletmelerin kurumsallaşma zaafiyeti nedeniyle yaşadıkları ciddi sıkıntılardır. Çünkü; yakın geçmişe kadar bir çok ticari işletme hızla büyüyerek belli ölçeğe ulaşmayı başardı. Ancak, son yıllarda tüm dünyada, ülkemizde ve bölgemizde artan rekabet koşulları, düşük düzeyde seyreden kar marjları, döviz kurları ile faiz oranlarındaki hızlı iniş ve çıkışlar, işçi ve vergi maliyetlerinin işletme üzerinde çok ciddi yükler oluşturması nedeniyle; vergi, SGK ve Finans Politikaları hayati önem arz etmeye başladı.
Artık patron odaklı yönetim tarzı, karmaşık hale gelen, finans, vergi ve ticari yapıyı algılamakta ve yönetmekte yetersiz kalmakta, büyüyen işletme prosedürlerini takip ve kontrol edememektedir. Bu durum , işletmenin sürekliliği kavramını sorgulanır hale getirmekte, çok az sayıdaki ticari işletme; ikinci veya üçüncü nesli görebilecek kadar uzun yaşayabilmektedir.
Elbette ki, baki olan Allah’tır, gerçek şahıslar ve diğer canlı varlıklar gibi, tüzel kişi ve organizasyonlar ile ticari işletmeler de bir gün varlık sebeplerini kaybederek, yaşam süreçlerini tamamlayacaklardır. Ancak, yüzyıllar sürmesi arzulanan bir ticari iletmenin kelebek ömrü misali kısa bir sürede faaliyetlerine son vermesi veya varlığının sona ermesi, ikinci veya üçüncü nesilleri görmemesi veyahut görememesi, arzulanan bir durum değildir.
Şunu açık ve net bir şekilde ifade etmek gerekir ki; işletme faaliyetlerinin, klasik aile şirketi mantığı ile yönetilmesinin sürdürülebilirliği mümkün değildir artık. O halde yapılması gereken şey, işletmenin tamamı için bir kurumsallaşma politikasının belirlenmesidir. Öte yandan kurumsallaşma, tek aşamalı prosedüre dayalı bir durumu ifade etmez. İşletme var oldukça devam etmesi gereken bir prosesi ifade eder.
Kurumsallaşmak için yapılması gereken işlerin başında işletme bünyesinde profesyonel kadroların teşkilidir ve istihdamıdır. Vergi, İnsan kaynakları, finans, pazarlama , üretim, AR-GE gibi alanlarda yetkin ve uzman kadrolarla çalışmak elzemdir, zorunluluktur. Zira yukarıda da zikrettiğimiz gibi, klasik aile işletme yönteminin, finans, vergi, SGK ve üretim bilgisi; günümüzün karmaşık hale gelen mevzuat ve teknolojik değişimlerini kavramaya kafi gelmeyecektir. Ancak, profesyonel kadrolar da başlı başına kurumsallaşmayı sağlamaya yetmeyecektir. Zira, ticari işletmede profesyonel kadrolar kadar, kıyafet bütünlüğünden, karşılamaya, telefon görüşme usulünden, karar alma ve iş yapma süreçlerine kadar standartların ve davranış kalıplarının oluşturulması büyük önem arz etmektedir.
O halde kurumsallaşma için yapılması gereken diğer önemli bir husus, kurum kültürünün oluşturulmasıdır. Kurum içindeki davranış ve iş yapma süreçleri öyle benimsenmeli, öyle kanıksanmalı ki; işletme, ortak ve yöneticilerinin değişmesi halinde bile tüm personelin bu davranış, giyim-kuşam, iş yapma ve karar alma süreçlerine sadık kalmayı bir zorunluluk, bir görev addetmesi gerekmektedir.
Diğer yapılması gereken bir husus ve hatta kurumsallaşmanın olmazsa olmazı; işletmede şahıslardan bağımsız işleyen bir sistemin kurulması ve sürekliliğinin sağlanmasıdır. Yetki ve sorumlulukların ayrıntılı bir şekilde belirlendiği, iş ve görev tanımlarının yapıldığı, şirket kurucu ve paydaşlarından etkilenmeyen bir sistemin varlığı, kurumsallaşmanın zaruri şartlardandır. Liyakat sahibi olmayan aile bireyleri ile işletme sahiplerinin işletmenin kritik kadrolarını yönetmesi, sistemin önündeki en büyük engel olacaktır. Eğitim, uzmanlık ve yetkinlik bu konudaki yegane rehber olmalıdır.
Kurumsallaşma için hayati önem arz eden diğer bir husus ise; işletmenin yönetimine katılma ve karar alma süreçlerinin belirlenmiş olmasıdır. İşletme yönetimi, planlanmış bilimsel veriler ışığında, çağımızın ruhuna uygun kararlar almak zorundadır. Bu kararların isabetli olması, bilimsel verilere dayanması ve objektif olması işletmenin geleceğini ve kaderini birebir etkileyecektir. Bu nedenle işletme yönetiminin tek başına, katılıma dayanmayan, yetkin kadrolardan destek almadığı kararların çağımızın bilgi toplumunda, isabetli bir karar olması imkansıza yakın zordur.
Sonuç olarak; günümüz dünyasının hızla değişen bilgi ve teknolojiye dayalı ticari hayatında var olmanın yegane şartı, işletmenin kurumsallaşmasıdır. Düşük kar marjları ve yüksek rekabetin olduğu bu dönemlerde, iyi bir vergi , finans ve insan kaynakları politikasının olmaması, bunun işletme kurumsallaşması altında sürdürülebilir hale getirilememesi halinde, mevcut işletmelerin çoğunun ikinci veyahut üçüncü nesilleri görmesi pek olası olmayacaktır. Bu nedenle, çağın ruhuna uygun bir işletmenin varlığı, iş dünyasında kalıcı ve söz sahibi olması, yetkin kadroların temini ve kurumsallaşma kültürünün oturtulması ile mümkün olacaktır.
Faydalı olması dileğiyle…