Bilindiği üzere, ihracat bedellerinin yurda getirilmesini zorunlu kılan 4 Eylül 2018 tarihli düzenlemeden bu yana çok sayıda mevzuat değişikliği yapıldı. Gelinen noktada ihracatçı firmaların da kafasının karışık olduğunu görüyor ve gözlemliyoruz. Özellikle ve öncelikle günümüzün oldukça sıkı rekabet koşullarında uluslararası piyasaya mal satma başarı ve becerisini göstermiş olan firmaların ihracatının, bu şekilde katı mevzuat şartlarına bağlanmasını doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum. Nitekim, sanayicimiz ve ihracatçımız katma değeri yüksek ürün üretemiyor ve satamıyor. Dolayısıyla ile de ihracatçı firmalarımız, yurt dışına sattıkları her bir ihraç ürününde dünyadaki çok sayıda rakip ile mücadele etmek zorunda kalıyor.
Aslında, 4 Eylül 2018 tarihli mevzuat değişikliğine kadar ihracat bedelleri, serbestçe tasarruf edilebiliyordu. Diğer bir değiş ile kambiyo takibine tabi değildi. Bahse konu bu değişiklik ile de “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ” yayımlanarak; ihracat bedellerinin, fiili ihraç tarihinden itibaren en geç 180 gün içinde yurda getirilmesi ve bu bedellerin en az %80’inin bir bankaya satılması zorunlu hale getirildi. Bu düzenleme, her ne kadar 6 ay süre ile ihdas edildiyse de sürekli 6’şar aylık periyodlar halinde süre uzatımına gidilerek ; 4.9.2019 tarihi itibariyle sona eren düzenlemenin uygulama süresi 6 ay daha uzatılmıştır. Böylece, yeni bir süre uzatımı olmaması halinde, ihracat bedellerinin yurda getirilmesi ve bankaya satılmasına ilişkin prosedürler, 4.3.2020 tarihine kadar uygulanmaya devam edecektir.
Bakanlık, bu katı düzenlemenin akabinde gelen tepkilere cevaben; ihracatçının Ortadoğu pazarında yaşadığı sıkıntılar, bölgesel ve ülke bazlı istikrarsızlık ve olağanüstü koşullar nedeniyle, ihracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin 5 ülkeye farklı bir statü öngördü. Bu beş ülke grubu içinde İran ve Suriye’ye ise ayrıcalıklı bir pozisyon tanındı. Şöyle ki; İran ve Suriye’ye yapılan ihracat işlemlerinde, 180 günlük süre zarfında ihracat bedelinin getirilmesi kısıtlaması kaldırıldı.
Yani, bu iki ülkeye yapılan ihracat bedellerinin süre şartına bağlı olarak yurda getirilmesi şartı aranmaksızın serbestçe tasarruf edilmesi söz konusu olacak. Öte yandan, ülke ve bölgesel risk faktörleri, bankacılık sisteminde yaşanan zaafiyet nedeniyle Afganistan, Irak ve Libya’ya yapılan ihracatın yurda getirilmesi konusunda esneklikler sağlandı. Bu kolaylık kapsamında; Bu ülkelerdeki İthalatçıların Türkiye’deki bankalarda bulunan hesaplarından ihracat bedeli transfer edilebilecek, Keza, üçüncü bir ülkeden bankalar aracılığıyla ihracat bedelleri transfer edilebilecek. Son olarak da ispatlayıcı evrakların ibrazı şartı ile fiziki olarak ihracatçı firmanın Türkiye’deki bankasına nakit olarak yatırılabilecek.
Yapılan bu esnetici düzenleme olumlu idi ancak, yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. Zira, diğer Üçüncü Dünya Ülkelerine bilhassa Orta Asya ülkelerine yapılan ihracat bedellerinin de yurda getirilmesi konusunda bir takım sıkıntılar mevcut. Bu bağlamda, ihracatçı firmalar, bahse konu ülkelere yaptıkları ihracat bedellerinin yurda getirilmesi konusunda , mevzuatta düzenlenmiş katı prosedürlere riayet edememektedirler. Tam da bu noktada, makalemizin konusuna giriş yapmak ve esas anlatmak istediğimiz hususlara gelmek istiyorum. Bilindiği üzere, ihracat bedellerinin yurda getirilmesi hususunda yapılan düzenlemeler ile , hem ihracatçı firmaya hem de aracı bankaya bir takım yükümlülükler getirilmiş, vergi dairelerine ve Maliye Bakanlığına ise bu süreçleri gözetme ve şartların oluşması halinde ilave süre verme görevi tevdi edilmiştir.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, İhracat bedelinin 180 günlük süre zarfında yurda getirilerek, Döviz Alım Belgesi(DAB) ile bankalara satılmasından yani dövizin bozdurulmasından ihracatçı firmalar sorumludur. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde de yaptırıma maruz kalacak olan yine ihracatçı firma olacaktır.
İhracatçı firmanın bu 180 günlük süre zarfında ihracat bedelini yurda getirememesi halinde; aracı bankanın 5 iş günü içinde yazılı olarak ilgili Vergi Dairesi Başkanlığına veya Vergi Dairesi Müdürlüğüne durumu bildirmesi diğer bir değişle ihbar etmesi gerekmektedir. Yani, ihracat bedellerinin süresi içinde yurda getirilememesi halinde bildirim yükümlülüğü ihracata aracılık eden bankaya yüklenmiştir. Vergi Dairesi, bankanın yazısına istinaden 10 iş günü içinde ihracatçı firmaya ihtarname yazısı gönderecektir. Nitekim, ihracat bedellerini süresi içinde yurda getiremeyen firmalara Vergi Dairelerinden yazılar gitmeye başladı. Vergi Dairesi yazısında; 90 günlük süre içinde ihracat bedellerinin getirilerek hesabın kapatılmasını, bu süre içinde ihracat bedellerini mücbir sebep veyahut haklı sebeple yurda getirmeyeceğini bildirmesi halinde ise bunu belgelendirmesini istemektedir.
Konuya ilişkin düzenlemede mücbir sebep halleri ise aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır.
a) İthalatçı veya ihracatçı firmanın infisahı, iflası, konkordato ilan etmesi veya faaliyetlerini daimi olarak tatil etmesi, firma hakkında iflasın ertelenmesi kararı verilmesi, şahıs firmalarında firma sahibinin ölümü.
b) Grev, lokavt ve avarya hali.
c) İhracatçı veya ithalatçı memleket resmi makamlarının karar ve işlemleri ya da muhabir bankaların muameleleri dolayısıyla hesapların kapatılmasının imkânsız hale gelmesi.
ç) Tabii afet, harp ve abluka hali.
d) Malların kaybı, hasara uğraması veya imha edilmesi.
e) İhtilaf nedeniyle dava açılması veya tahkime başvurulması.
Ancak, mevzuatta tanımlanmış olan ve yukarıda zikredilen mücbir sebep hallerinin yine mevzuatta belirlenmiş olan prosedür kapsamında tevsik edilmesi yani belgelendirilmesi gerekmektedir.
Yine, şu hususa da dikkat çekmek gerekir ki; yukarıda belirtilen mücbir sebep hallerinin dışında “haklı bir sebebin” de bulunması halinde bunun tevsik edilmesi koşulu ile ek süre talep edilebilecektir. Ancak, haklı sebep halleri mevzuatta belirtilmemiştir. Doğrusu da budur. Nitekim, “haklı sebep hali” her bir firma açısından değişkenlik gösterecektir.
Yukarıda sayılan mücbir sebeplerin bulunması halinde, altışar aylık dönemler itibarıyla ilgili Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce ek süre verilir. “Haklı Durumların” bulunması halinde ise, hesapların kapatılmasına ilişkin altı aya kadar olan ek süre talepleri, firmaların haklı durumu belirten yazılı beyanına istinaden üçer aylık devreler halinde ilgili Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce, altı aylık süreden sonraki ek süre talepleri Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından değerlendirilecektir.
Peki, 180 günlük genel süre, 90 günlük ihtar süresi ve varsa mücbir sebep ve haklı durum halleri kapsamında verilen ek süreler içinde de ihracat bedeli yurda getirilemez ise ne olacak?
Konuya ilişkin yaptırımlar tebliğde değil, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; her türlü mal, kıymet, hizmet ve sermaye ithal ve ihraç edenler veya bu işlere aracılık edenlerden bu işlemlerinden doğan alacaklarını tayin edilen süreler içinde yurda getirmeyenler, yurda getirmekle yükümlü oldukları kıymetlerin rayiç bedelinin % 5’i kadar idarî para cezasıyla cezalandırılırlar.
Yukarıda yaptığımız açıklamalardan da görüleceği üzere, ihracat bedellerinin yurda getirilmesi konusu; değişen mevzuat hükümleri ve ağır yaptırım içeren cezaları ile fevkalade önemli bir mesele halini almıştır. Bu makalemizde konunun önemine ve ciddiyetine dikkat çekmeye çalıştık.
Faydalı olması dileğiyle…