“Kutnu zıbın giyme dedim giydin mi? El sözüne uyma dedim uydun mu?” (Karacaoğlan)
Ülkemizde yöresel kumaşlar arasında en yaygın olarak bilinen kumaşlardan olan kutnu, alaca ve meydaniye Gaziantep’te hala dokunan ve çok rağbet görmektedir. Bilindiği gibi kutnu adını Arapça kutn pamuk, kutni pamukla ilgili sözcüklerinden almıştır. Alaca sözcüğü yaygın olarak karışık renkli, açıklı-koyulu anlamlarında kullanılmaktadır. Meydaniye ise Arapça meydan sözcüğünden türetilmiş olup, yarı ipekli erkek giyimine ait bir kumaştır. Gaziantep’te erkekler tarafından bayram yerlerinde giyildiği için meydani denildiği söylenir.
Kutnular dokundukları yere göre Şam Kutnusu, Şam toplusu, Keşan kutlusu gibi adlarla bilinirler. Çözgüleri ipektir, atkıları pamuk ipliğinden saten örgü ile dokunur. Saten bağlamanın hâkim olduğu kumaşın yüzeyi, birçok rengin yan yana kompozisyonu ile, uzunlamasına yol yol farklı kalınlıklarda çizgilerden oluşur. Parlak yüzeyli dokumalarda farklı renkler kullanılmasına rağmen geleneksel kutnuda hâkim renk sarıdır. Sade renklerden oluştuğu gibi bazen aralarına kalem adı verilen yollar, yolların arasında çiçek motiflerinin yerleştirildiği bazen de diş diş görünen dişeme adı verilen çizgilerle efekt sağlandığı da görülür. Kalem adı verilen yol yol çizgiler, değişik enlerde veya renklerde olabilirler. Kalem ile dişeme dokusunun başlangıcında ve bitiminde çok ince çizgilere rastlanır ki; bunlara sızı adı verilir .
Alaca birkaç renkli iplikten dokunan, genellikle kırmızı zemin üzerine çubuklu, Anadolu’da çok yaygın bir kumaş cinsidir. Pamuklu alaca, ipekli alaca olarak türleri vardır. Halep, Bursa, Manisa, Kastamonu, Tire ve Erzincan alacaları çok meşhurdur. Evliya Çelebi’nin kayıtlarına göre XVII. Yüzyıl ortasında İstanbul’da 70 dükkânda 100 nefer alacacı vardır. Reşat Ekrem Koçu bir yazısında, “Yenikapı-Aksaray-Fatih hattı ile sıralanabilecek orta halli halk mahallelerinde birçok alaca tezgahının olduğunu, bu tezgahlarda Tire, Erzincan ve Şam alacalarının taklitlerinin dokunduğunu” anlatır. Verilen örneklerden görüldüğü üzere alaca kumaş, Ülkemizde her yörede yüzyıllardan beri dokunmakta ve hala güncelliğini korumaya devam etmektedir. Günlük kullanım içi kıvrak veya alaca adı verilen kumaşlar bezayağı bağlama tarzında dokunmaktadır. Atkıda ve çözgüde aynı özellikte iplik ile dokunduğu gibi farklı kalınlıkta ipliklerle tek renkli veya beyaz zemine genellikle kırmızı, lacivert renkler de kullanılmaktadır.eydaniyeler atkısında pamuk, çözgüsünde viskoz ipeği kullanılan, 50 cm kumaş eninde kumaşlardır. Gaziantep’te alacalar gibi dokunur ve yaklaşık 2800-3400 arası çözgü ipliği kullanılır.
Aralarındaki en önemli fark; meydaniyenin türüne göre 56-58 arası değişen sıklıkta iplikler kullanılması ve alacalardan daha farklı kompozisyonlarda çözgü yönünde yollu, çizgili desen verilmesidir. Bu yüzden alacalardan daha sık dokumalardır. Meydaniyenin al, mor, mor zemin üzerine beyaz çizgili, güvez, mezemmek gibi çeşitleri yaygındır.
Yöresel kumaşlar diğer tüm el sanatlarında olduğu gibi az ya da çok değişime uğramıştır. Kumaşların üretiminde teknikler değişmiş, kumaşlara yeni adlar, desenler, motifler, efektler eklenmiştir. 1992 yılında Gaziantep Üniversitesi El Sanatları Merkezi kurulduğunda Sayın Cevdet Eldemir’in Üniversite arşivine hediye ettiği kutnu, alaca ve meydaniye örneklerinin sayısı yanlış anımsamıyorsam yaklaşık 50-60 kadar idi. Mecidiye kutnu (düz mecidiye kutnu, kilim desenli mecidiye kutnu,yıldızlı mecidiye kutnu), Darıca kutnu (Düz darıca kutnu), sultan kutnu, kemha kutnu, mercan kutnu, yeşil inci, çiçekli mavili furş kutnu, Hindiye kutnu, mehtap kutnu, düz mehtap kutnu, mavili furş kutnu, bağlamalı furş kutnu, zincirli kutnu, tas kutnu, sedefli kutnu, mavili mercan kutnu,yeşilli mercan kutnu, kerrasi kutnu, kalın vişne, ful kutnu, belluriye, düz belluriye, İstanbuliye, alaca gibi. Aynı tarihlerde GÜGEMER’in dokuma ustası Mehmet Ali Elpeze’nin verdiği kumaş adları da aşağı yukarı aynı idi.
2016 yılında Gaziantep’te yapılan derlemede yöresel kumaş portföyünde yaklaşık 100 kumaş adına/örneğine rastlanmıştır. Gaziantep geleneksel dokumalarında en belirgin özellik yeni üretilen kumaşların yanı sıra eski kumaşlarında üretilmeye devam edilmesidir. Abdülkadir Mekki’nin portföyünde şu kumaşların adına rastlanmıştır. Düz çizgili; sultan, şah, mercan, mecidiye, kemha, hindiye, bağlama; beyaz taş, darıca, mor darıca, sarı taş, sedefli, zincirli, furuş, mehtap, çiçek motifli; furş, kerasi, kırmızılı ful, mecidiye boncuklu, sahiye, vişneli ful, meydaniye dişemeli (kahverengi, pembe, yeşil, siyah, gri, mor), meydaniye düz muare (mürdüm, mavi, kırmızı, yeşil, beyaz, mor), meydaniye ince sobalı(yeşil, kırmızı, mor, mavi, kahverengi, kırmızı, siyah, mor-yeşil), meydaniye mesdane (pembe, yeşil, mor, mor-siyah, mavi), meydaniye müflüs (siyah, kırmızı, mavi, kahverengi), meydaniye şalşepik(siyah, kırmızı, mavi, lacivert, mor), meydaniye sarı bülbül, meydaniye üç renk (kırmızı, mürdüm, yeşil, pembe, kahverengi), alaca yeşil, meydaniye yeşil, alaca (siyah-kırmızı, mavi, açık mavi), alaca kemha vb.
Cevdet Eldemir’in oğlu Muhittin Eldemir’in portföyünde yukarıda belirtilen kumaşlara ek olarak müzemmeke, belluriye, sümsümiye, şaliye, nergis, bağlamalı ceren, fındıklı kutnu, vişne meydaniye, balkaymak gibi kumaşlara da rastlanmıştır. Muhittin Eldemir, hala geleneksel usullerle dokunan kumaşlara talebin yörelere göre değiştiğini, Türkiye’nin her yerine- Adıyaman, Silifke, Ankara, Balıkesir, Çanakkale, Sivas, Afyon/Dinar, Adapazarı/Kaynarca, Tokat/Zile gibi- Gaziantep’ten yöresel kumaşlar gönderildiğini ifade etmektedir. Talepler arasında portföylerine yeni ekledikleri kumaşlar olduğu kadar, eski kumaşların da bulunduğunu belirtmektedir. Eldemir’in ifadesine göre, en eski örneklerden biri olan müzemmeke Muğla/Milas yöresinden -Çomakdağı bebeklerinde elbise kumaşı olarak- talep edilirken, maldin Ankara/Güdül yöresinden çok talep edilmektedir.
Eskiden onlarca ad ile sınırlı olan yöresel kumaşlar bugün bizlere çeşit, tür, renk ve adlarıyla yüzlerce seçenek sunmaktadır. İnce kemha, Kürdiye, şaliye, mekkavi, çatmalı kemha, Rahvancıoğlu alaca, alaca tas, taraklı alaca, çitari, dişeme çitari, mor meydaniye, kırmızı meydaniye, vişne meydaniye, sarı meydaniye, ince mor meydaniye, ince kalem meydaniye, şalşepik, müflüs gibi. Şanlıyız ki; babası Muhammed Mekki’nin izinden yürüyen Abdülkadir Mekki, babası Cevdet Eldemir’in izinden yürüyen Muhittin Eldemir ve adlarını sayamadığım pek çok iş adamı/işkadını, usta, kalfa ve çırak geçmişin izlerine sadık kaldılar. O değerli izleri takip etmekle yetinmediler, yeni yollar açtılar.
Son yıllarda yöresel kumaşlara ilgi arttı, yeni projeler yaşama geçirildi. Takaklanmış dokumalar üretilmese, aşırtmalı aba güreşlerinde kazanan güreşçiye bir top yöresel kumaş (kutnu, meydaniye, alaca) verilmese, kayınvalide gelini olması istediği kıza gönlü olup olmadığını kutnu kumaş aracılığı iletmesede, sevindiricidir ki; yöresel kumaşlar ile ilgili çeşitli projeler yaşama geçirilmekte, kumaşlarımız yurtdışında ilgi görmekte, Lütfiye Aydın gibi babası haşılcı Ömer’i, Ülkü Tamer gibi babası İpekçi Tahsin’i anlatan yazarlarımız bulunmaktadır. Yazıda adlarını yazdıklarımın yanı sıra belirtemediğim yüzlerce değerli insanımızın, isimsiz kahramanların özverili çalışmaları sonucu dokumalarımız unutulmaktan kurtulmuş gündemde kalmaya devam etmiştir. Bugün bal-kaymak, vişne meydaniye, fındıklı kutnu vb. kumaşları talep eden müşteriler, araştırmacılar, yazarlar ve girişimci kadınlar olacak, yöresel kumaşlarımız halk oyuncularımızın, mankenlerin üzerinde anılarımızı tazelemeye, gönlümüzü şenlendirmeye, dünyamızı renklendirmeye devam edecektir.
Yazarın notu: Metro-Gastro Dergisi’nin 2016/82. Sayısında yılında yayımlanan Gaziantep Yöresel Kumaşlarında Yiyeceklerimiz, Bal Kaymak, Fındıklı Kutnu ve Vişneli Meydaniye başlıklı çalışmamdan yararlanılmıştır.